Muhammed kim ola ki!..

Cerrâhzâde Muslihiddîn Efendi şöyle anlatıyor:
Âdem aleyhisselâm’ın topraktan yapılan bedenine ruh verilince, ilkin dimâğ’a te’sîr edip, önce o hayat buldu.
Sonra el, kol ve bacağına yayıldı.
Göz’üne ulaşınca başladı görmeye.
Önce Arş-ı âlâya baktı.
Lâ ilâhe illâllah, Muhammedün Resûlullah yazısını görünce;
“Yâ ilâhî! Muhammed kimdir ki, ismini kendi isminle yan yana yazmışsın?”
diye sordu.
Hak teâlâ hazretleri;
“Evlâdından biridir ki, O’ndan daha mükerrem bir kimse yaratmadım” buyurdu.
Habîbullahın “Nûr”u, Onun alnında parlıyordu.
Hak teâlâ meleklere;
“Âdem’e karşı secde ediniz!” diye emreyledi.
Cümle melekler secdeye kapandılar.
Beşyüz senelik secdeden başlarını kaldırdıklarında, yalnız İblîs’in secde etmediğini gördüler.
Emre uyduklarına hamdedip, şükür için bir daha secdeye kapandılar.
Hak teâlâ hazretleri;
“Ey mel’ûn! Sen niçin secde etmedin?” diye sorunca,
“Ben ondan hayırlıyım, beni ‘Nâr’dan, Onu ise ‘Çamur’dan yarattın” dedi.
Böylece gadab-ı ilâhîye dûçar olup, huzûr-u İlâhîden kovuldu.
Sonra Hak teâlâ hazretlerine;
“Kıyâmet gününe kadar bana mühlet ver” dedi.
Hak teâlâ mühlet verdi ona.
Bu mühleti alınca;
“Öyle ise, kullarının yoluna oturacağım. Harâmları onlara güzel gösterip yollarından saptıracağım. ‘Hâlis kullar’ın hâriç, elimizden kurtulan bir kimse olmaz!” dedi.

Comments are closed.