Seyyid Muhammed Osman el-Mergânî hazretleri, Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselâm ile uyanık halde iken görüşüp sohbet ederdi. 1816 (H. 1232) senesinde Peygamber efendimizin türbesi yanında yazdığı Resûlullah’a salât ve selâm hususunda “Fethürresûl” adlı eseri meşhurdur. Şöyle anlatmıştır:
“Bir pazar gecesi ziyâret için Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellemin türbesine gittim. Resûlullah’ı gördüm. Bana;
-Sen benim mahbûbumsun, matlûbumsun, mergûbumsun. Sana tâbi olanların binden fazlası mukarreblerin büyüklerinden olur. Ârif bir şeyh olmak gerekir. Maksad budur. Bu hâsıl olunca bütün vaktini zikir ve nefs mücâhedesiyle geçir. Allahü teâlâyı hatırlayıp O’ndan başka her şeyi terk et… buyurdu.”
Talebelerine şöyle nasihat etti:
Bir insanın Müslümân olabilmesi için, îmân sâhibi olması şarttır. Hattâ, yalnız inanması kâfî değildir; bu emirleri beğenmesi ve sevmesi de lâzımdır. Îmân, ufak bir şüpheyi götürmez. Şüphesi olan, din âlimlerinden şübhesini sorarak ve öğrenerek gidermelidir. Aksi takdirde, îmân nimeti elden gider. Allahü teâlânın emirlerinin ve yasaklarının bir kısmına inanıp, bir kısmına inanmamak, doğru değildir. Îmân, tam olmalıdır.
Îmân sâhibi olmak için, altı şart vardır:
1- Allahü teâlâya inanmak, 2- Meleklere inanmak, 3- Kitâplara inanmak, 4- Peygamberlere “aleyhimüsselâm” inanmak, 5- Âhırete (öldükden sonra, tekrâr dirilmeye) inanmak, 6- Kazâ ve kaderin Allahü teâlâdan geldiğine inanmak. Bunların birisine inanmayan, îmânsızdır. Bu hâl ile ölürse ebediyyen Cehennemdedir.
Allahü teâlânın zâtını görmüyoruz. Fakat, eserlerini, yarattıklarını her zamân, her yerde görüyoruz. Güneş, Ay, yıldızlar, denizler, dağlar, taşlar, insanlar, hayvanlar, ağaçlar, gece ve gündüz, yaz, kış, ne görebiliyorsak, bütün bunların yaratıcısı hiç şühhesiz Allahü teâlâdır. Çünkü Allahü teâlâdan başka bir varlık, meselâ insanların en akllıları bir araya gelseler, bu muazzam eserlerden en küçüğünü, meselâ, bir karıncayı yaratabilirler mi? Bütün bu azametli varlığı yaratanı inkâr etmek için, insanın yâ ahmak olması, yâ koyu câhil olması veyâ kör bir inâdın kurbânı olması lâzımdır…