Hicri 9. senede Tay kabilesine bir sefer düzenlendi. Reisleri Adiy bin Hâtim, Eshabı uzaktan görünce kaçtı… Kız kardeşi Sefane esirler arasındaydı. Resulullah Efendimiz Sefane’ye kardeşi Adiy bin Hâtim’i bulup getirmesini emretti.
Sefane gitti.
Adiy’i buldu.
Sonrasını Adiy bin Hâtim şöyle anlatır: “Medine’ye gelip Resulullah’ı sordum.
‘Mescitte’ dediler.
Ben de oraya gittim.
Ve selâm verdim.
‘Sen kimsin?’ buyurdular.
‘Adiy bin Hâtim’im’ dedim. Beni evine götürdü. İçi hurma lifiyle dolu bir minder getirdi.
Eğilip yere koydu.
Ve ‘Otur’ buyurdu.
Kendisi yere oturup ‘Yâ Adiy! Müslüman ol ki selâmette olasın’ buyurdu.
‘Benim dinim var’ dedim.
Bana baktı.
Ve ‘Sen Rakusiyye dinindesin ve kavminin dörtte bir ganimetini yiyorsun. Bu, senin dininde sana helâl değildir’ buyurdu.
Çok şaşırdım…
Ve içimden ‘Vallahi doğru söylüyor. Bu zat, hakikaten Peygamberdir’ dedim.
O ara bana döndü.
Ve ‘Yâ Adiy! Seni İslâma girmekten alıkoyan şey nedir?’ dedi.
Cevap veremedim.
Onu çok sevmiştim.
İçimden ‘Böyle güzel yüzlü, tatlı sözlü kimse yalancı olamaz’ dedim ve iman ettim.”