Müruru zaman adli felaket oldu!

Bütün okuyucularımın, dinleyicilerimin ve seyircilerimin yeni yıllarını kutlar, daha nicelerine huzur ve saadetle kavuşmalarına dua ederim…
Son aylarda Yargıtay’da onaya gelen dosyaların büyük bir kısmının, müruru zaman yani şimdiki ifade ile “zaman aşımına” uğramakta olduklarını duydukça, okudukça çok üzüldüm. 24?Aralık günü Yargıtay Başkanımızın TRT’deki açıklamalarını da, konudaki en üst seviye ilgilisi olarak yaptığı açıklamalardan da bir defa daha öğrendim. Bendeniz de 1960’lardaki Üssü Mizan engelli Hukuk Fakültesinde okumuş birisi olarak, konuyu yazmayı görevim addettim. O zamanlar devlette görevim vardı. Okula devam mecburiyeti yoktu. Aynı günde 4 dersten birden, sınıf geçme sözlü sınavı olurdu. Roma Hukukunu Prof. Kudret Ayıter okuturdu. Öğrencilerde şu açık yaygın kanaat vardı: “Kudret hoca devamsız okuyanlara, hiç iyi gözle bakmaz ve çaktırır!..” Bunu duyunca şaşırdım. Dersi bildikten sonra, yasalar da devamsızlığa izin veriyor. Yapmaz diye düşündüm. İkişer kişi alınıyorduk. Benden önceki sorusunu anlatırken, ben de soruma hazırlanıyordum. Benden önceki teklemeye başladı. Kudret Bey: “Evladım senin bunu bilmen lazım. Sen şu orta sıralarda oturuyordun” dedi. Ve ite kaka o genç geçti. Bana sıra gelince önce bir ters bakış. Sonra da her sene olduğu gibi o sene de işlemeyi kendisinin yetiştiremediği, kitabın son bölümü olan “Roma Hukuku Mirası”ndan üç sorumu da sordu. 500 sayfalık kitaptan son 60 sayfadan üç soru. Gözüne baktım. “Hocam burasını işlememiştiniz” dedim. Cevap: “Efendim müfredatta var. Cevaplamanız lazım…” Bana hukuk ve adalet dağıtmayı öğretecek önümdeki örnek; adaleti, eşitliği hiçbir suçum yokken altüst etmişti… Sağlık olsun, hukukçulukta kısmetim yokmuş…
Şimdi gelelim “müruru zaman” afetine. Bildiğim kadarı ile bunun çok sıkı şartları var. Hani her ne olursa olsun şu kadar senede neticelenmemiş …… denmesi ile bu iş bitmemeli. Yani aradaki gecikmelerde sırasıyla sorumluları hakkında işlem yapılmalı. Hatta muhatabı biz bile olsak. Müruru zamana muhatap mağdurların konu hakkında davaları kabul edilmeli. 2010 senesinde 20 bin civarında dosya zamanı aşırmış. 20 bin kişi adaletten nasibini alamamış. Bu davalara bakan bu kadar hakimin seneler süren emekleri yok boşa gitmiş. Avukatlar boşa savunmuş. Katipler boşa yazmış. Ben yargı erkinin üst kademe yöneticilerinden, adli yıl açılış konuşmalarında; bu konuyu tek gündem yapmalarını beklerdim. Atatürk ilkelerine göre bu memlekette adalet herkese eşit dağıtılmalı. Ölü doğmuş bebek gibi, zaman aşımı ile adalet dağıtılmış sayılmıyor. Haklı hakkını almalı. Haksız da cezasını görmeli.

Comments are closed.