Müslüman olduğunu biliyorlar mı?

1917 doğumlu Kıbrıslı Yani Kutufo, muhabbete dalıp otlattığı koyun ve keçileri unutmuş olmalı ki onları çağırmak için ıslık çalmış. Onun güçlü ıslığını duyan beş altı koyun, iki üç keçi sarıverdi etrafımızı.
Biz “bunlar da nereden çıktı böyle?” diye şaşırırken Kutufo Efendi, torbasından bir avuç arpa çıkardı. Keçilere ve koyunlara azar azar verdi. Sonra bize dönüp dedi ki:
-Eğer ben bunları çağırdığımda bir şey vermezsem yanıma bir daha gelmezler. Ben bunların etinden, sütünden yararlanıyorum. Bundan beş on sene önce bunların sayısı otuzu buluyordu, ama şimdi ihtiyarladım. Bunlara ancak bakabiliyorum.
Yani Efendinin samimi tavırlarından güç bularak sordum:
-Hıristiyanlığın geçici din olduğunu hiç duydun mu? Ya da şöyle sorayım, hiç İslamiyet’i inceledin mi?
Bu soruya cevap vermeden önce eliyle koyunları gösterdi:
-Ben bu koyunlardan beş tanesini satıp “Yeni Cami” yapılırken parasını bizimkilerden gizli cami yaptırma derneğine bağışladım.
-Aaa ne enteresan…
– İslamiyet’i de buraya sürgün edilmiş bir devlet memurundan tanıma fırsatı buldum.
O tane tane anlatırken, heyecandan yerimizde duramıyorduk. Acaba bu Yani Kutufo Müslümanlık hakkında ne düşünüyordu? Anlatmaya devam etti:
-Onunla bazen bizim kahvede, bazen de Kıbrıs Adasının zirvesindeki eski caminin bahçesinde uzun sohbetler yaptık. Kafamdaki tüm soruları ona sorma fırsatım oldu. Özellikle Hazreti İsa peygamberin Allahın oğlu olduğu fikri beni rahatsız ediyordu. Çünkü Allah ne doğmuştur, ne de doğurmuştur. Bunu da sürgün gören o memur arkadaşın sayesinde öğrenmiş oldum. Anlattıkları benim gönlüme yattı. Ve o zaman dedim ki:
-Ben şimdi burada Müslüman olsam kabul olur mu?
Birlikte Kelime-i şehadet getirdik. Çok huzurlu oldum… Çünkü artık Müslüman olmuştum…
-Peki senin Müslüman olduğunu biliyorlar mı?
Çok duygulandı… Bir tuhaf oldu… Çekinerek cevap verdi:
-Hayır, yaşadığım topluma bunu açıklayamadım. Çünkü açıklamaya kalksam hem benim kilise yardımımı keserlerdi. Ondan da öte canıma kastedebilirlerdi. Ama eşime anlattım durumu… Eşim de Müslüman oldu… Şimdi biz evimizde bol bol Kelime-i şehadet getiririz. Çünkü ibadet yapmayı bilmiyoruz. Ama hep Müslüman kalmak istiyoruz. Çünkü ölümün ne zaman geleceği belli olmaz… İmanı diri tutmak, tazelemek gerekir.
Yani Efendiden duyduklarımız karşısında çok şaşırmış ve çok sevinmiştik. Ayrılırken hepimiz elini öptük, sarıldık.
En son ben sarılıp veda ederken yüzüne baktığımda gözlerinden yaşlar akıyordu. Bize “yine gelin çocuklar, bir dahaki sefere size süt ikram edeceğim” dedi. Biz tepeyi aşıncaya kadar da ardımızdan el salladı…
Ramazan Günhan-Bursa

Comments are closed.