Makamât isimli eserinde şöyle yazmaktadır:
Âyet-i kerîmede meâlen buyuruldu ki: ‘Ey îmân edenler! Zannın bir çoğundan sakınınız. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Müslümanların ayıp ve kusurlarını araştırmayın; bir kısmınız bir kısmınızı (arkasından hoşlanmayacağı sözle) çekiştirmesin. Hiç sizden biriniz, ölü kardeşinizin etini yemek ister mi? Bundan tiksindiniz (değil mi?) O hâlde (gıybet etmekte) Allahtan korkun. Muhakkak ki Allah, tövbeleri kabul edendir ve çok merhametlidir.’ (Hucürât-12).
Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: (Fâsıkta olan şeyi [kötülüğü] söyleyerek insanları ondan sakındırınız.)
Dili tutmak, mâlâya’nî (boş ve lüzumsuz şeyleri) konuşmaktan uzaklaşmak müstehabdır. En iyisi susmaktır. Konuşulacaksa, başkasına ve kendisine faydalı olacak şeyi konuşmalıdır.
Meselâ, Kur’ân-ı kerîm okumak, ilim öğretmek, Allahü teâlâyı zikretmek, emr-i ma’rûf ve nehy-i münkerde bulunmak, insanların arasını bulmak gibi. İpek giymek erkeklere haram, kadınlara mübahtır. Altını zînet olarak takınmak da böyledir. Elbise üzerine canlı hayvan resmi yapmak caiz değildir.
Zira hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: (Canlı sûret bulunan eve melekler girmez.)”
Anne ve babaya iyilik vâcibdir. Ahmed bin Hanbel’e “Anne ve babaya iyilik farz mıdır?” diye sorulunca buyurdu ki: “Farz diyemem, ancak o vâcibdir. Onlar küfre teşvik ederlerse, haram işlemeyi isterlerse itaat edilmez.”