Namazımı Akşemseddin kıldıra!..

Hacı Bayram-ı Veli hazretlerinin vefatı yaklaşınca “Cenazemi Akşemseddin yıkasın, namazımı da o kıldırsın!” diye vasiyet etti.
Ardından vefat etti…
İyi de Akşemseddin neredeydi?
Kimse bilmiyordu yerini.
Herkes bir şey söylüyor, her kafadan bir ses çıkıyordu.
Bir ara “İşte Akşemseddin geliyoor!” diye seslendi birisi.
Koşup karşıladılar kendisini.
Vasiyeti bildirdiler.
“Başüstüne” dedi.
Ve ne kadar borcu olduğunu sordu yakınlarına.
“Doksan bin altın” dediler.
“Otuz bin altını” kendi üzerini aldı.
Kalanını yakınları üstlendiler.
Akşemseddin, bu “otuz bin altın”ın, yirmi dokuz binini peşin ödedi.
“Bin altın” kaldı.
Ancak alacaklı hemen istiyordu bu “bin altın”ı da.
Akşemseddin’in küçük bir bahçesi vardı evinin önünde.
Alacaklıya;
“Şu bahçeye gir de topla!” buyurdu.
Adam şaşırdı:
“Ne toplayayım?”
“Alacağın kadar altını.”
“Benimle alay mı ediyorsun?”
“Hayır kardeşim, gir de topla.”
“Nereden toplayayım?”
“Yaprakların üzerinden.”
Adam bahçeye girer girmez hayretten donakaldı!
Zira ağaçların her bir yaprağı üzerinde “bir altın” duruyordu…
Anlamıştı hatasını.
Şaşkın hâlde çıktı bahçeden!
“Ben alacağımı aldım” dedi.
Ve “talebesi” oldu bu büyük velinin.

Comments are closed.