Ne dersin oraya gidelim mi?

Yıllarca kiracılığın kahrını çekmiş sonunda borçlanarak da olsa bir ev alıp alelacele eşyalarımızı içine atmıştık. Aslında evi badana boya, tabanları parke vb. yaptırabilmeyi ne çok istemiştik. Ama imkânlar el vermeyince olmuyordu.

Taşınalı üç yıl olmuştu. Borcumuz biraz azalmış bu sene Ramazan-ı şerife yetiştirecek şekilde evimizde tadilata karar vermiştik. Şükürler olsun şimdi biraz imkânımız vardı. Gerekli malzemelerin listesini öğrendik. Oğlumla beraber malzeme almak için bize yakın çarşıya giderken dedim ki oğluma:
– Oğlum hatırlar mısın yıllar önce bir inşaat şirketinin bürosunda yemek yapıyordum. İki oğlu ve damadıyla çalışıyordu rahmetli Muzaffer Bey.
Oğlum arabayı kullanırken cevap verdi:
– Evet Anne. Galiba iflas etmişlerdi de adamcağız o üzüntüyle birkaç yıl sonra vefat etmişti.
– Doğru hatırladın. Ben oradayken yaşadıkları acı olaylara şahit olmuştum. Koskoca “imparatorluk” nasıl da yerle bir olmuştu. Adamcağız bu olayların en büyük suçlusu olarak damadını görüyordu. Kızına da bu yüzden dargındı. Aslında damadı Ekrem Bey inançlı, iyi bir insana benziyordu. Tabii yaşadıklarını kayınpederi daha iyi biliyordur. Neyse… Yıllar var ki onlarla görüşmüyoruz. Oysa çok yakınımızdalar. Ekmeklerini yedik. Bana karşı da çok saygılı ve merhametli idiler. Babaları vefat etmeden her şeylerini kaybetmişlerdi zaten. Enişteleri o zamanlar ayrılıp gitmişti. İki erkek kardeş, çarşıda inşaat malzemeleri satan bir dükkân açmıştı. Ne dersin oraya gidelim mi? Alacaklarımızı onlardan alıp böylece hem vefa borcumuzu ödemiş hem hal hatır sormuş oluruz.
Teklifimi kabul etti oğlum. Onların dükkânına gittik. Aradan uzun yıllar geçmişti. Acaba beni hatırlayacaklar mıydı? İçeriye girdiğimizde yabancı bir bey vardı. Oğlumla içeride alacağımız malzemelere bakınıyorduk ki küçük kardeşin sesine döndük:
-Buyurun efendim, hoş geldiniz.
Yüz yüze geldiğimizde ikimiz de hayret ve şaşkınlıkla öyle kalakaldık. Yanlarında çalıştığım yıllarda fidan boylu tığ gibi kara yağız bir delikanlı iken şimdi saçları sakalları ağarmış âdeta yaşlı biri duruyordu karşımda. Çok şaşırmıştım. O da beni tanımış şaşkınlık içinde seslenmişti:
-Aa. Yenge, siz miydiniz? Hoş geldiniz.
-Hoş bulduk Tuğrul Bey evladım nasılsın, ağabeyin yok mu?
-Ağabeyim geliyor yenge. Buyurun oturun siz.
Oğlum da dedi ki:
-Abiciğim biz evde tamirat yaptırıyoruz. Gereken malzemeleri buradan almaya karar verdik.
– Tabii ki ama istediğiniz her marka bizde olmayabilir.
Bu söze de şaşırdım ama asıl şaşkınlığı biraz sonra yaşayacaktım!.. Devamı yarın

Comments are closed.