Ne yapıyorsunuz?

Eshâb-ı kirâmdan Yâlâ bin Mürre “radıyallahü anh” şöyle anlatıyor:
Bir dostuma gittim.
Bir hususu arz ettim.
Ve netice olarak;
“Hazret-i Alî kerremallahü vecheh kâfirlerle şiddetli savaşıp onları kahreden bir kişidir. Kâfirler Ona zarar verebilirler. Gidip kapısında nöbet tutalım” dedim.
O da uygun gördü.
Kapısına gittik.
Nöbete başladık.
Hazret-i Alî Mürtezâ bizi kapıda görünce; “Burada ne yapıyorsunuz?” diye sordu. Biz de; “Kâfirlerin şerrinden sizi bekliyoruz” dedik.
Sevinecek zannettik.
O bizleri dinledi.
Ve cevap verip;
“Beni gök ehlinden mi koruyorsunuz, yoksa yer ehlinden mi?” diye sordu. Biz de; “Tabii ki yer ehlinden” dedik.
Tebessüm etti.
Memnun oldu.
Ve bize bakıp;
“Herkesin yanında iki koruyucu melek vardır. Eceli gelinceye kadar o kimseyi her şerden korurlar. Eceli gelince, onu kaderiyle baş başa bırakırlar” buyurdu.

BUNU TANIYOR MUSUN?
Bu zat şöyle anlatır:
Kulun eceli gelir.
Son nefesleridir.
O anda kendisine Peygamber Efendimiz “aleyhissalâtü vesselâm” gösterilir ve; “Bunu tanıyor musun?” diye sorulur.
Mü’min bakar.
Hayran olur.
“Tanıyorum” der.
Ve Onu görmenin lezzetiyle ölüm acısını hiç duymaz. Kâfirler ise; “Tanımıyorum” der ve ebedî felâkete düşerler.

Comments are closed.