(Dünden devam)
Ömer bin Hattab, Sevgili Efendimizi unutmuş, hızlı adımlarla kız kardeşi Fatıma’nın evine yönelmişti. Duydukları doğruydu.
Onlar iman etmişti.
Hakkı seçmişlerdi.
Hidayete ermişlerdi.
Yeni müminlerden Habbab bin Eret’i evlerine çağırmış, ondan Kur’ân-ı Kerim okumayı öğreniyorlardı.
***
Ömer kapıya geldi.
Kulağını verip dinledi.
İçeriden Kur’ân-ı Kerim seslerini işitince beyninden vurulmuşa döndü birden.
Gadaba geldi.
Fena sinirlendi.
Kendi kendine “Nuaym doğru söylemiş. Bunlar gerçekten Müslüman olmuşlar” dedi.
Hiddetlendi.
Ve âdeta kırarcasına kapıyı yumruklamaya başladı.
***
Fatıma ve Said, pencereden onu bu hiddetle görünce şaşırdılar.
Çok korktular.
Telaşlandılar.
Ve hızla kalkıp Habbab’ı kilere, Kur’ân sayfalarını başka yere gizleyip kapıyı açtılar.
Heyecanlıydılar.
Telaşlıydılar.
Yine de bu hâllerini gizlemeye çalışıyorlardı. Ama o, hakikati anlamıştı.
Hiddetle sordu:
“Ne okuyordunuz?”
Ne deseler?
Ne söyleseler?
Çok kritik bir an. (Devamı yarın)