O gelmesin, ben giderim

Hazret-i Mevlâna zamanında Bedreddin-i Tirmizi adında biri “simya” ilmiyle, yani “altın yapmakla” uğraşmaktadır. Bir ara Mevlâna hazretlerinin bu işte mahir olduğunu işitir.
Sevinir ve merak eder.
Oğlu Sultan Veled’e gider.
“Ben simyagerim, babanızı görmek istiyorum” der.
Sultan Veled;
“Pekâlâ” der.
Ve o akşam babasına arz eder.
Hazret-i Mevlâna;
“O gelmesin, ben giderim” buyurur.
Ertesi gün olur.
Gider o kimsenin evine.
O sırada “altın yapmakla” uğraşmaktadır adam…
Hazret-i Mevlâna’yı görür.
“Buyurun efendim” der.
İçeri alır, iltifat eder.
Ancak kalbinde “gurur” vardır.
Hazret-i Mevlâna bunu anlar.
Ve kurtarmak ister onu gururundan.
Yerde “paslı bir demir” görür.
Eğilip onu alır.
Evirir, çevirir.
Paslı demir “altın” oluverir.
Adam gözlerine inanamaz.
Merakla sorar hemen:
“Hayret, bu nasıl oldu?”
Mevlâna da;
“Çok kolay” buyurur.
Ve ekler:
“Zor olan başka şeydir.”
Adam daha bir meraklanır.
Ve hemen sorar ki:
“Altın elde etmekten daha zor olan iş nedir?”
Hazret-i Mevlâna;
“İlim, amel ve ihlâs elde etmektir ki, asıl ‘simya’ budur işte” buyurur.

Comments are closed.