Ölürsem, beni sen yıka!

(Dünden devam)
Hazret-i Fatıma, Resulullah Efendimiz vefat ettikten sonra hiç gülmemiş, ayrılık ateşiyle daima yanmıştır.
Gündüz oruç tutardı.
Gece namaz kılardı.
Vefatına yakın “Ölünce beni erkekler arasına perdesiz çıkaracaklarını düşünerek çok utanıyorum!” buyurmuştu. 
***
Esma binti Ümeyr, Hazret-i Fatıma’ya “Ben Habeşistan’dayken hurma dallarını çadır gibi ördüklerini görmüştüm” dedi. 
Hazret-i Fatıma sevindi.
Ve “yap da göreyim” dedi. 
***
O da yapınca çok hoşuna gitti ve sevincinden güldü! Resulullah’ın vefatından sonra hiç gülmemişti. 
Esma’ya döndü.
Ve vasiyet etti ki:
“Ölürsem beni sen yıka, Ali de yanında bulunsun, başka kimse girmesin!” 
***
Bir gün Resulullah Efendimiz, Hazret-i Hüseyin’i sağ dizine, oğlu İbrahim’i sol dizine almıştı. 
Hazret-i Cibril geldi.
Bir vahiy getirmişti.
Efendimize “Hak teâlâ bu ikisinden birini alacak, sen birini seç!” dedi. 
¥ ¥ ¥
Bu haberi alınca mahzun oldular, üzüldüler ve “Hüseyin vefat ederse benim canım yandığı gibi Ali’nin ve Fatıma’nın da canları yanar. Ama İbrahim giderse en çok ben üzülürüm, onları kendime tercih ediyorum” buyurdular. 
Üç dört gün geçti.
İbrahim vefat etti!

Comments are closed.