Önce her şey yabancıydı

Gece saat 12’de binmiştik şehirler arası yolcu otobüsüne. Eşim, ben ve henüz bir yaşındaki oğlum… Annem ve teyzemin kızı da bize yardımcı olmak üzere yanımızdaydı. Gittiğimiz yeni şehre adapte olma süresinde can yoldaşı olacaklardı bana…

Yol levhalarında Konya’dan biraz daha uzaklaştığımı görürken gizli gizli silerdim gözyaşlarımı… Ağladığımı görüp de bizimkiler üzülmesinler diye.
Evleneli iki yıl olmuştu ama bu derece gurbete ilk çıkışımdı… Bir evin bir çocuğu olunca bu taşınma çok daha ağır gelmişti…
Neler bekliyordu beni? Tanımadığımız bir şehirdi? Orada da şimdi olduğu gibi ruhum huzur içinde olur ve inançlarımı yaşayabilir miydim?
İnsanları sıcak mıydı? Akdeniz’in incisiymiş diyorlardı… Benim incim olur muydu?
Bu duygular içerisinde elhamdülillah gelip yerleştik yeni şehrimizdeki yeni evimize… 
Evde tüm eşyalar tanıdık bildik ama balkondan dışarı baktığımda her şey yabancıydı… Acaba burada benim memleketimden bir tanıdık denk gelir miydi? Acaba şöyle samimi ve candan bir “hoş geldin” diyenim olur muydu? Kafa dengi bir tanıdığım olur muydu? 
Maalesef çok zor görünüyordu… Bırakın kafa dengi mütedeyyin bir arkadaş bulmayı, kapalı bir insan bile göremedim günlerce…
Alışamayacağım, ayak uyduramayacağım diye çok üzüldüm… 
Nereden bilebilirdim aslında o yolculuk yani Konya’dan-Antalya’ya geliş, benim için bir bakıma hicret imiş…
Eşimin, iş için başka şehre taşınmak durumunda kalması… Benim gönlüme göre bir komşu ve bir arkadaş çevresi kuramayışım… Beni evime hapsetmiş ama bir bakıma da kitaplarımın manevi dünyasına yönlendirmişti…
Annem veda ederken daha sonra da her telefonda halimi hatırımı sorarken sıkı sıkıya tembih ediyordu: 
“Aman kızım kitaplarını oku. Onlarla arkadaş ol… Sakın karamsarlığa kapılma.”
Bu güzel gazetemin verdiği güzel kitaplar bana evimde arkadaşlık ediyordu…
Artık ben yalnız değildim. Kitaplarım vardı benim… Gazetem vardı… Dinlediğim Osman Ünlü Hocam vardı… 
Bir gün oğlumun rahatsızlığı vesilesiyle oğlumu hastaneye götürdüm. Doktordan sıra aldık bekliyordum. Bir hanımın çantasında onu gördüm. Evet, “İslam Ahlakı” yazıyordu… Kitabı görünce o hanımın kolunu öyle bir tutup çekmişim ki o bile şaşırmıştı:
-Sen de benim okuduklarımı mı okuyorsun? Benim dinlediklerimi mi dinliyorsun? Bir sarmaş dolaş olduk ki sormayın… Meğer gönül dostlarım, can yoldaşlarım bir adım ötedeymiş… Ayten Teyzem, Mesude Ablam, Neşe Ablam, Arife Ablam ve daha birkaç ay olduğu için henüz isimlerini tam bilemediğim sayamadığım niceleri, Allah razı olsun hepsinden…
            Ayşegül/Antalya

Comments are closed.