(Dünden devam)
Hazret-i Ömer (radıyallahü anh), oğlu Abdullah’a, “Cenazemi kıldıktan sonra tekrar Âişe-i Sıddîka’nın huzuruna var, Ravda’ya defnim için ondan izin iste. Zira evvelce benden utanıp izin vermiş olabilir” buyurdu.
Sonra ayağa kalktı.
Abdest alacaktı.
Hareket edince dikilen yerler söküldü.
Ve yere düştü.
Dostlarına, “Elveda! Hakkınızı helâl edin. Tekrar görüşmemiz kıyamete kaldı” dedi.
Ve şehadeti söyleyip ruhunu teslim etti.
*
Onu yıkadılar. Namazını kıldılar. Oğlu Hazret-i Abdullah, Âişe-i Sıddîka hazretlerine gitti. Babasının tembih ettiği gibi tekrar izin istedi.
Hazret-i Âişe ağladı.
Ve “Yâ Ömer! Adaleti ölünce de elinden bırakmadın. Ben o yeri sana hibe etmiştim. Ölünce kararım değişmez” buyurdu.
Abdullah ona teşekkür etti.
Ve acele geri döndü.
*
Hazret-i Ömer’in cenazesini Ravda-i mutahhera kapısına getirdiler.
Birisi ileri vardı.
Ve “Esselamü aleyke yâ Resulallah! Ömer’i getirdik. İzin varsa Ravda içine defnedeceğiz” diye seslendi.
O an bir ses işittiler.
Bu, Resulullah’ın sesiydi.
Ve “Yârimi yanıma getiriniz!” diyordu.
O an Ravda’nın kapısı açıldı.
Cümle Eshab bunu gördüler.
Ve mübarek cenazeyi Hazret-i Ebu Bekir’in sol yanında hazırlanmış olan yere koydular. Hatta Ravda’dan nurlu bir el çıktı ve Hazret-i Ömer’in boynuna dolandı.