Oo, siz mi geldiniz?

Hazret-i Hasan ile Hazret-i Hüseyin çocukken, bir gün halife Hazret-i Ömer’i (radıyallahü anhüm) ziyarete gittiler.

Selam verip oturdular bir kenarda.
Ancak Halife meşguldü.
Görmedi onların geldiğini.
Selamlarını da işitmedi.
İşi bitince fark etti ve “Oo, siz mi geldiniz!” dedi.
İltifat etti.
Çocuklar:
“Girince selam vermiştik” dediler.
Halife daha çok üzülüp “Meşguldüm çocuklar, geldiğinizi görmediğim gibi selamınızı da duymadım” dedi.
¥ ¥ ¥
Sonra hazine memurunu çağırıp “Hazineden iki güzel elbise getir ve giydir bu güzel çocuklara!” diye emretti.
Memur “Başüstüne!” dedi.
Ve emri getirdi yerine.
Çocuklar, yeni elbiseleri giyip neşe ve sevinç içinde babalarına koştular.
¥ ¥ ¥
Hazret-i Ali onları böyle görünce sordu:
“Nereden aldınız bu cici elbiseleri?”
“Halife verdi babacığım.”
“Sevindiniz mi?”
“Evet, çok sevindik.”
“Pekâlâ, siz de onu sevindirin öyleyse.”
“Nasıl sevindirelim babacığım?”
Buyurdu ki:
“Resulullah’tan işittim: ‘Ömer, İslam’ın nuru, cennet ehlinin ışığıdır’ buyurmuştu. Koşun, müjde verin bunu kendisine.”
¥ ¥ ¥
Çocuklar koştular.
Verdiler müjdeyi.
Hazret-i Ömer çok sevindi.
Bunu bir kâğıda yazdı. Oğlu Abdullah’a verdi ve “Ölürsem, bu kâğıdı kefenimin arasına koy! Ola ki imdadıma yetişir” diye vasiyet etti. O da bu vasiyeti getirdi yerine. (“Menâkıb-ı çihâr yâr-i güzîn” kitabından alınmıştır.)

Comments are closed.