“ORDU ŞEYHİ” Fenai Ali Efendi

Fenai Ali Efendi hazretleri Celvetiyye tarikati şeyhlerindendir. Kütahya’da doğdu. Seyyid olduğu söylenir. İstanbul’a gidip Celvetiyye şeyhi Selâmî Ali Efendi’ye in­tisap etti. Mürşidinin vefatı üzerine şeyhinin Üsküdar Selâmsız’daki tekkesinde postnişin oldu. Dervişleriyle beraber Baltacı Mehmed Paşa’nın Prut Seferine “Ordu Şeyhi” ola­rak katıldı. 1158 (m. 1745)’de vefat etti. Bir sohbetinde şunları anlattı:
Bütün insanların tövbeye ihtiyâcı vardır. İnsanların en iyisi enbiyâdır (nebiler ve resûllerdir). Onlardan biri de Yahyâ (aleyhisselâm) idi ki, onun hakkında âyet-i kerîmede meâlen; “O, kavminin efendisi ve nefsini şehvetten hapsedicidir”buyuruldu (Âl-i İmrân-39). Bununla beraber yine, onlara da istiğfar vâcib olmuştur. İnsanların en üstünü olan peygamberler tövbeye ihtiyâç duyarsa, kimin haddîne düşer ki, tövbeye ihtiyâcı olmadığını söylesin.
İnsanların en iyisi olan Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “Kalbimde (envâr-ı ilâhiyyenin gelmesine engel olan) perde hâsıl oluyor. Bunun için her gün, 70 kerre istiğfar ediyorum.” Ve yine buyurdu: “Allahü teâlâya her gün yüz kerre istiğfar ediyorum.” A’râf sûresi 23. âyet-i kerîmede Allahü teâlâ meâlen buyuruyor ki: “Âdem (aleyhisselâm) ile Havva dediler ki: (Yâ Rabbî! Biz kendimize zulmettik. Eğer sen bizi mağfiret ve bize merhamet etmezsen, biz ziyan edenlerden oluruz.) Allahü teâlâ, Ahkâf sûresi 15. âyet-i kerîmede meâlen buyuruyor ki: “İnsan kırk yaşına girdiği zaman şöyle demiştir: Yâ Rabbî! Senin râzı olmadığın her şeyden tövbe edip sana yöneldim. Dînimi senin için hâlis edenlerdenim ve senin emrine mutî’lerdenim (itaat edenlerdenim).”
Yûsuf sûresi 97. âyet-i kerîmede meâlen bildirildiğine göre, oğulları Ya’kûb aleyhisselâma, “Ey bizim babamız! Allahü teâlâdan bizim için günahlarımızın mağfiretini iste. Gerçekten biz günahkârlardan olduk dediler” buyuruldu. Allahü teâlâ, Tahrîm sûresi 8. âyet-i kerîmede bütün mü’minlere hitaben meâlen buyuruyor ki: “Ey îmân edenler! İşlediğiniz günahlara, -ölünceye kadar bir daha işlememek üzere nefsine nasihat eden tâibler (tövbe edenler) gibi- Allahü teâlâya tövbe edin!…” Tâiblerin (tövbe edenlerin) makamı, bütün makamların en faziletlisi ve üstünüdür. Hakîkî tâib, cenâb-ı Hak katında (indinde) bütün halkın en azîzi, en kıymetlisi ve en sevgilisidir.”

Comments are closed.