Osmanlı âlimlerinden Kadızade Hacı Salih Efendi

İslamiyet ilmi daima methetmiş, Müslümanları ilme teşvik etmiştir. Kur’an-ı kerimde meâlen, (Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Bilen elbette kıymetlidir) buyurulmuştur.
Hacı Salih Efendi son devir Osmanlı âlimlerindendir. 1255 (m. 1840)’de Trabzon’un Çaykara ilçesi Köseli köyünde doğdu. Medrese tahsilini tamamlayıp Of Medresesi Müderrisliği, sonra da Of İlçe Müftülüğü’ne getirildi. Bu görevi 31 yıl ifa ettikten sonra, Sultan II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesiyle   başlayan dine karşı saygısız hareketlere dayanamayıp istifa etti. 1337 (m. 1921)’de vefat etti. Bir dersinde buyurdu ki:
Müslümanlık ve Müslümanlar hakkında yazılı Garplıların kitaplarında veya neşrettikleri seyahatnamelerde, Müslümanların çok cahil olduğu, Asya ve Afrika’da kendileriyle temas ettikleri Müslüman halkın çoğunun okuma yazma bile bilmedikleri, 18. asır ile 19. asır arasında medeniyet ve fen sahasında isim yapmış olan fen adamları arasında bir tek Müslüman isminin bulunmadığı yazılıdır. Hatta İslam dininin terakkiye mani olduğunu iddia edenler bile çıkmıştır. Bazıları da, Müslümanların cahillik yüzünden, Hristiyanlık dininin büyüklüğünü kavrayamadıkları ve bu sebepten dolayı, misyonerlerin bütün gayretine rağmen, onların Hristiyanlığı kabul etmediklerini ileri sürmektedirler…
Tarihi tetkik edecek olursak, meselenin aslının Hristiyanların iddialarının tamamen aksi olduğunu görürüz. Çünkü İslamiyet ilmi daima methetmiş, Müslümanları daima ilme teşvik etmiştir. Zümer suresi, dokuzuncu âyet-i kerimesinde meâlen, (Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Bilen elbette kıymetlidir) buyurulmuştur. Peygamberimiz ise, (İlim Çin’de bile olsa, gidin öğrenin) ve (Nerede ilim varsa, orada Müslümanlık vardır) ve (Bütün Müslüman erkeklerine ve bütün Müslüman kadınlarına ilmi aramak, öğrenmek farzdır!) emrini vermektedir. İslamiyette ilim, ibadet ile ve âlimin mürekkebi, şehitlerin kanı ile müsavi tutulmaktadır. Müslümanların Hristiyanlığı kabul etmemeleri, İslam dininin Hristiyanlıktan çok daha mantıkî, çok daha doğru olmasından ileri gelmektedir.
İslamiyetin başlangıcından itibaren ilim adamlarına çok önem verilmiş, ilmî, fennî ve teknik tecrübeler yapılmış, Müslümanlar, tıpta, kimyada, astronomide, coğrafyada, tarihte, edebiyatta, matematikte, mühendislikte, mimarlıkta en mükemmel dereceye vasıl olmuşlar, kıymetli âlimler, üstadlar yetiştirmişler, dünyanın hocası, medeniyetin rehberleri olmuşlardır.

Comments are closed.