Görevli memur, hasta yakınlarına uyarı üstüne uyarı yapıyordu:
-İçeriye bir hasta yakını girebilir. Diğerleri lütfen dışarıda beklesin! Lütfen zorluk çıkartmayın!
İkaz edilmeye gerek yoktu. Kenarda hastamız ve yakınımızın çıkmasını beklemeye başladım.
Birkaç dakika ya geçti ya geçmedi, genç bir kadın geldi. Yirmili yaşlardaydı… Çok üzgün, çok yorgun ve çok tedirgin haldeydi… Rengi soluklaşmış, dudakları morarmış, eli ayağı titriyordu…
O ara cep telefonu çaldı. Genç kadın titreyen elleriyle telefonunu açtı. Kimseye duyurmamaya özen göstererek konuşmaya başladı…
“Çok kötüyüm anne” diyordu. Ne olduğunu, niçin çok kötü olduğunu söylemiyor veya söyleyemiyordu. Sadece “çok kötüyüm anne” diyebiliyordu. Annesi ne dediyse kabul etmedi:
“Hayır anne, asla!” diyordu…
Sonra telefonu kapattı. İster istemez o kızcağızı göz hapsine almıştım. Acımıştım haline… Kim bilir şu an ne kadar yalnızdı. Ve ne kadar ilgiye ne kadar sahiplenilmeye ihtiyacı vardı…
Ben böyle düşünürken ayakta durmakta zorlandığını ve biraz daha geç kalırsam yere yığılacağını hissettim. Hemen az ileride hasta yakınlarını ikaz eden görevliye seslendim:
-Beyefendi şu hastanın ayakta duracak hali yok. Bir ilgilenir misiniz?
Görevli, hiç yorum yapmadan yerinden ayrıldı. Gidip koluna girdim. Kadıncağıza yardım edecek kimse yoktu. Görevli niye ilgilenmemişti? Hem de kendisinden yardım istediğimiz bir anda ortadan niye kaybolmuştu?
Meğer görevlinin günahını almışız. Bir iki dakika içinde bir tekerlekli hasta sandalyesi ile döndü. Yere yığılmak üzere olan hastayı tekerlekli sandalyeye oturttuk. Görevli memur da, kadıncağızı kendi hastası imiş gibi bir an önce muayeneye gitmesi için yönlendirdi.
Genç kadının arada bir öğürecek gibi midesi kalkıyor, kendini zor tutuyordu. Dikkat ettim zayıf parmaklarında bir alyans vardı. Evliydi. Dedim ki kulağına eğilerek:
-Hamile misiniz?
-Allah korusun, dedi.
Öyle öfkeli, öyle canından bezmiş bir haldeydi ki… Nasıl bir kocanın eline düşmüştü veya nasıl bir hayat içindeydi?
Evlenip de çocuk sahibi olmak için kimler ne çarelere başvuruyor ne servetler harcıyordu. Çünkü bir kadının en büyük özlemi anne, en büyük hayali de çocuk sahibi olmak değil miydi? Öyleyse bu genç kadıncağızı “Allah korusun” diyecek kadar bu evlilikten bezdiren neydi?
Aldılar içeri götürdüler… Doktor muayene edecek ve ona sakinleştirici vs. vererek bir tedavi uygulamaya çalışacaktı… Oysa bu bahtsız yavrucağın rahatsızlığı kendinden değildi? Ve belli ki rahatsızlığının sebebi olan kişi veya kişileri şikâyet edeceği bir kimsesi yoktu…
Nilüfer C. – Antalya
Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00