Hazret-i Ebu Bekir (radıyallahü anh), son hastalığında evlatlarını; Hazret-i Âişe’ye ısmarlayıp iki oğlan, iki kız vasıyet eyledi.
Hazret-i Âişe şaşırdı.
Ve “Babacığım, benim bir kız kardeşim var, diğer kız kardeşim hangisidir?” diye sordu.
***
O, kızına sevgiyle bakıp “Hanımım hamiledir, öyle zannederim ki doğurduğu kız olur” buyurdu.
Gerçekten kız evladı oldu.
***
Ebu Bekr-i Sıddık halife olduğunda Yemame vilayetinde Müseyleme adında bir yalancı, peygamberlik dâvâsında bulundu!.. Hazret-i Ebu Bekir; Sahabe-i kiramı onun üzerine gazaya/harbe gönderdi.
Büyük cenk oldu.
Ve onu öldürdüler!
***
Müseyleme cenginde Kur’ân-ı kerim hafızları öldürüldüğü için Eshab-ı kiram; Kur’ân-ı kerimin yeryüzünden kalkacağını düşündüler.
Çok korktular!
Ve endişe ettiler.
Allahü teâlâ, Hazret-i Ömer’in kalbine, Kur’ân-ı kerimi bir araya toplayıp bir mushaf/kitap hâlinde yazılmasını ilham eyledi.
***
O da hemen kalkıp Hazret-i Sıddık’a gitti ve bu durumu ona arz etti. Hazret-i Ebu Bekir cevaben “Habîb-i Ekrem Kur’ân-ı kerimi toplamadılar, toplayın diye emir de buyurmadılar” dedi.
***
Ama sonra fikri değişti.
Hak teâlâ, onun kalbine de “Hayır ve iyilik, Kur’ân-ı kerimi toplayıp bir mushaf/kitap hâlinde yazmaktadır” diye ilham eyledi.