Peygamberlere iman

Peygamber, Farsçada “haber taşıyan” anlamına gelir. Arapçada ise “elçi” mânâsına gelen resul ve mürsel kelimesi kullanılır. Nebi de Allahü teâlânın emir ve yasaklarını insanlara haber verendir.
Peygamberlere iman, imanın altı esasından biridir. Müslümanların, aralarında herhangi bir ayırım yapmadan bütün peygamberlere inanması farz kılınmıştır.
Kur’an-ı kerîmde bildirildiği gibi Rabbimiz, asırlar boyunca peygamberler göndermiş, insanları onlar aracılığı ile gerçeği benimseyip yaşamaya çağırmıştır. Kendilerine peygamber gelmemiş hiçbir topluluk bulunmamaktadır. Bu husus Fatır buresi 24. Ayet-i kerimesinde açıkça bildirilmektedir. Meâlen; “Şüphesiz biz, seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki aralarında bir uyarıcı gelip geçmiş olmasın” buyuruldu.

O, HATEM-ÜL ENBİYADIR
Peygamberlik Allahü teâlânın vergisidir. Çalışma, ibadet ve taâtla elde edilmez. Rabbimiz peygamberlik yükünü taşıyabilecek olanları bilir ve dilediğini seçer. “Bu Allahın lütfudur. Onu dilediğine verir.” Bu seçimde mal, mülk, şan, şöhret, makam, mevki önemli değildir.
Peygamberler aleyhimusselâm sadece tebliğle yetinmemiş, dinî esasları açıklamışlar, ümmetlerine öğretmişlerdir. İlahi emirleri anlatmakla kalmamış, kendileri de tatbik etmiş, yaşamışlardır.
Davalarından asla taviz vermemiş bu uğurda eza ve cefalara göğüs germişlerdir. Rabbimiz bize örnek olsunlar diye peygamberleri meleklerden değil, insanlardan seçmiştir.
Mâlum, melekler yemez, içmez, uyumaz, hasta olmaz, insanların mecbur kaldıkları şeyleri yapmazlar. Peygamberlerin insanlardan seçilmesi büyük bir nimettir bunun için ne kadar şükretsek yine de azdır.
Peygamberlerin sayısı çoktur ve Resulullah efendimizle (sallallahü aleyhi ve sellem) son bulmuştur. El-Ahzâb sûresi 40. Ayet-i kerimesinde mealen; “Muhammed sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat O Allahın resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur” buyuruldu.
O hatem-ül enbiyadır, Ondan sonra peygamber gelmeyecek, getirdiği din kıyamete kadar devam edecektir…

PEYGAMBERLERE
OLAN İHTİYAÇ
Allahü teâlâ, varlığının ve birliğinin bilinmesini istedi. İman ve ibadet etmelerini emretti. İnsanlar bunun için yaratıldı. Peygamberler olmasaydı hiç kimse aklıyla yaratıcısını şanına lâyık bir şekilde bilemezdi. Meleklerin varlığından, insanın yaratılış gayesinden haberi olmazdı.
İnsan dünyaya imtihan için geldiğini, belli bir hayat yaşadıktan sonra dünyayı terk edeceğini ve tekrar dirileceğini düşünemezdi.
Dünya bir tayyare gibidir, 24 saatte bir kendi etrafında, bir senede de güneşin etrafında dönmektedir.
Tayyarede yanımızdaki yolcuya soracak olsak; “Beyefendi yolculuk nereye?” diye. O da; “Bilmiyorum” derse hayret ederiz.
Nereden geldiğini de bilmiyorsa aklından şüpheleniriz.
Bir insan dünyaya nereden geldiğini, nereye gittiğini, niçin geldiğini bilmesi gerekmez mi? Bu soruları cevaplandırmamak olmaz. İşte onları peygamberlerden (aleyhimüsselâm) öğreniyoruz.
Bize Rabbimizi tanıtan, Rabbimizin rızasını nasıl elde edeceğimizi gösteren onlardır.

İNSANLIK ONA MUHTAÇ!..
Rabbimizin sevdiği ameller hangileridir, razı olmadıkları nelerdir? Bütün bunlar bize peygamberler vasıtası ile bildirilmiştir. Bunun için de Rabbimize hamd ederiz.
Her peygamber, zamanındakilere imanın altı şartını mutlaka bildirmiştir. Bu onların ortak yanıdır. Bunda değişiklik olmaz. İbadetler farklıdır. Namaz hepsinde var ama şekilleri vakitleri ayrı ayrıdır. Oruç da bütün ümmetlere farz kılınmıştır. Günleri ve sayıları farklıdır.
Netice olarak bütün insanlar en son ve en büyük peygambere (efendimize sallallahü aleyhi ve sellem) muhtaçtır. Onu tanımadan Rabbini tanıması mümkün değildir.
Onun ümmetinden olma şerefini ve kıymetini bilmemizi ve şükretmemizi Allahü teâlâ bizlere nasip eylesin…

Comments are closed.