Pîr Ahmed hazretleri, Erzincan’da yaşamış olan evliyadandır. 1465 (H.870) târihinde vefât etti. Kabri, doğum yeri olan Tabih köyündedir. Vefatından kısa bir zaman önce buyurdu ki:
Şarta bağlı olarak evliyâya adak yapmak da, kendini, günâhı çok, duâ etmeye yüzü yok bilerek, mübârek birini vesîle edip, Allahü teâlâya yalvarmak demektir. Meselâ (Hastam iyi olursa veyâ şu işim hâsıl olursa, sevâbı [Seyyidet Nefîse] hazretlerine olmak üzere, Allah için, üç Yasîn okumak veyâ bir koyun kesmek nezrim olsun) deyince, bu dileğin kabûl olduğu çok tecrübe edilmiştir. Burada, Allahü teâlâ için Kur’ân-ı kerîm okunup veyâ koyun kesip, sevâbı Seyyidet Nefîse hazretlerine bağışlanmakta, onun şefâ’ati ile, Allahü teâlâ, hastaya şifâ vermekte, kazâyı, belâyı gidermektedir. Koyunu mezâr başında kesmek harâmdır. Hiçbir mezârın yanında kesmemelidir…
Bir dilek için adak edilen bir ibâdet, o dileği hâsıl etmez. Bu ibâdet, o dileğin hâsıl olması için yapılmaz. Allahü teâlâ, o ibâdetten dolayı veyâ sevdiği bir kuluna yapılan bir iyilikten dolayı, merhamet ederek, o dileği kabûl ve ihsân etmektedir.
İslâm inancına göre, rûhta, bedenden ayrıldıkdan sonra, yeni bir anlayış, dirilerin hâllerini ve bilhâssa dünyâda iken tanımış oldukları kimselerin hâllerini anlamak kuvveti hâsıl olmaktadır. Bundan dolayı velîlerin kabirlerini ziyâret etmek ve onların mübârek rûhlarından istigâse etmek, ya’nî yardım dilemek ile, iyiliklere kavuşulmakta ve zarârlardan kurtulmak nasîb olmaktadır.
RÛH BEDENDEN AYRILINCA
İnsanın rûhu, bedenden ayrılıp, dünyâ ilgisinden kurtulunca, melekler âlemine, kudsî makâmlara gider. O âleme mahsûs kuvvetler kendinde hâsıl olur. Birçok şeyler yapabilirler. İnsan hocasını rü’yâda görüp, bilmediklerini sorup öğreniyor. Rûhu olgun, nefsi pâk ve te’sîri kuvvetli bir velînin kabri yanına gidip, bir zamân durulur ve o topraktaki velî düşünülür ise, rûhu o toprağa bağlanır. Meyyitin rûhu da, bu toprağa bağlı olduğu için gelen insanın rûhu ile velînin rûhu buluşmuş olurlar. Bu iki rûh, karşılıklı iki ayna gibi olur. Her birinde olan me’ârif, kemâlât, ötekine aks eder, yansır. İkisi de çok fâidelenir. Meşâyıhın kabirlerini ziyâret edene, onları anladığı ve bağlandığı miktârca fâide hâsıl olur. Onların kabirlerinden, çok fâide alınır…