Resûlullah, mütevâzı idi

Bâbâ Hasan Ebdâlî hazretleri anlatıyor: Allahın Sevgilisi gâyet edebli ve mütevâzıydı. Herhangi bir Müslümânla müsâfaha ettiğinde, o kişi elini çekmedikçe mübârek elini ondan ayırmazdı.
Yüzünü çevirmedikçe, O da çevirmezdi.
Bir kimsenin yanında oturacak olsa, iki diz üzerine otururdu. Fahr-i kâinât Efendimiz sabah namâzını mescitte kıldırıp dışarı çıktığında, Medîne çocukları başına üşüşür, su dolu kaplarını önüne uzatarak, mübârek parmağını o sulara daldırmasını isterlerdi.
Kış dahî olsa, soğuk da olsa, onları kırmaz, isteklerini yerine getirirdi. Küçük bir kız çocuğu mübârek elinden tutup bir iş için götürmek isteseydi, gider işini hallederdi.
Çok da şefkatliydi.
Mesela bir gün;
Enes bin Mâlikle bir yere gidiyorlardı. Üzerinde Yemen kumaşından bir paltosu vardı. Arkadan câhil bir köylü geldi ve mübârek yakasından kuvvetle tuttu.
Ve çekti.
Öyle ki; paltonun yakası çizip, iz yaptı mübârek boynunda. Meğer zekât malından bir şeyler isteyecekmiş. Efendimiz aleyhisselâm, bu kaba hareketinden dolayı üzüldü.
Ama hiç kızmadı.
Hiç de azarlamadı.
Sâdece tebessüm edip, bir şeyler verilmesini emretti, o kadar.
İşte şefkat budur.
Merhamet budur.
Uhud’da kâfirler Efendimize, öldürmek maksadıyla vurup, bir dişini kırdılar da yine kızmadı.
Aksine acıyıp;
“Yâ Rabbî! Bilmiyorlar, bilseler yapmazlar. Sen onları affeyle!” diye dua buyurdu.

Comments are closed.