Sağlığın 10’da 9’u kaçmaktır!

Sevgili okuyucularım, baharla birlikte tabiatın canlandığını aradan geçen bir haftada daha iyi müşahede ettiğinizden eminim. Geçen yazımızda başta polenlerin yol açtığı Alerjik Rinit’ten (Bahar Alerjisi, Bahar Nezlesi veya Saman Nezlesi) etraflıca bahsedip korunma ve tedavi yollarını ise bu haftaya bırakmıştık. Dilerseniz öncelikle polenlerden kaçınmanın yollarını kısaca sıralayalım:

POLENDEN KAÇIŞ VAR MI?
> Polenlerin en fazla uçuştuğu sabahları saat 05.00 ile 10.00 arası açık havaya çıkılmamalı, ağız ve burnu kapatan maskelerle korunmalı.
> Polen zamanı açık havada özellikle sabahları spor yapılmamalı.
> Beden temizliğine dikkat edilmeli, düzenli olarak el ve yüz yıkanarak vücuda girmek üzere olan polenler engellenmeli.
> Saçlar tozu tuttuğundan her akşam saçlar yıkanıp (taranarak) duş alınmalıdır.
> Burnun dış kısmına ve göz çevresine çok ince bir tabaka şeklinde vazelin sürülerek polenlerin vazeline yapışması sağlanarak girişleri engellenmelidir.

ARABADA CAMLARI KAPAYIN
> Arabada giderken camlar açılmamalı, hava değişimi için polen filtreli klima kullanılmalıdır.
> Günlük kullanılan kıyafetler yatak odasında çıkarılmamalıdır.
> Polen mevsiminde giysiler açık havada kurutulmamalı. Başlık, ceket ve montlar daha sık yıkanmalı.
> Çocuklar sokaktan geldiği zaman üstleri hemen değiştirilmelidir.
> Polen zamanı kapı ve pencereler sıkı sıkı kapatılmalı.

TATİLDE GÖZLÜK KULLANIN
> Tatil için deniz kenarları tercih edilmeli.
> Dışarıda gözlük ve başlık kullanılmalı.
> Gözlükler her gün akar suyun altında dikkatli bir şekilde iyice yıkanmalı.
> Evde, ofiste klima filtresi sık sık değiştirilmeli.
> Çim biçmekten kaçınılmalı ya da maske takıp yapılmalıdır.

Nelere dikkat edilmeli NASIL beslenmeli?

Güzelim bahar günlerini zehir eden Alerjik Rinit’ten sadece polenlerden kaçarak veya ilaç alarak tam manasıyla kurtulamayız. İşte alabileceğimiz bazı tedbirler:
> Sigara içmemeli, pasif içicilik bile alerjiyi azdırır.
> Özellikle kaloriferli evlerde kuru ev havası Alerjik Rinit’in kötüleşmesine sebep olabileceğinden, evde hava nemlendiricisi kullanılmalıdır.
> Evlerde tüylü hayvan beslemekten ve bitki yetiştirmekten kaçınılmalı.
> Tüylü ve yünlü battaniyeler yerine pamuklu ve sentetikler kullanılmalı.
> Toz barındırabilecek tarzda kilim, halı gibi ev eşyaları kullanılmamalı.

SÜT ÜRÜNLERİNE DİKKAT!
> Alerjisi olan kişilerin taze sebze ve meyve bakımından zengin, karbonhidrat ve proteini yüksek ama süt ürünlerinin bulunmadığı bir diyet uygulamalarında fayda vardır.
> Çuha çiçeği ve çörekotu da alerji tedavisinde yararlı olabilir.

En etkili tedavi AŞI yapmaktır
Kişide alerji teşhisi kesinleşmişse
3 safhadan oluşan tedaviye başlanır

> Alerjen uyaranlarla temasın kesilmesi: Polen alerjisi olanların alerji yapan maddelerden uzak durarak korunma yollarına uymaları gerekir.
> İlaç tedavisi: Hekim tavsiyesi ile alerjiye yol açan polenin etkisini en aza indirgeyecek ilaçlar alınmalıdır. En çok uygulanan tedavidir. İlaçlar düzenli kullanıldığı sürece, şikayetler azalır, hatta geçer. İlaç kesildiğinde alerji belirtileri tekrarlar. Alerji mevsimi başlamadan en az 2 hafta önce ilaç kullanılmaya başlanmalıdır. Bazı ilaçlar, uyku, ağırlık çökmesi, konsantrasyon güçlüğü gibi yan etkilere sahip olabilir. Günümüzde en sık kullanılan ilaçlar, antihistaminikler ve steroid ihtiva eden burun spreyleridir.
> Hiposensibilizasyon (aşı tedavisi): Sebebe yönelik bir tedavidir. Eğer alerjik şikâyetler ilaçlarla geçmiyorsa ve giderek artıyorsa aşı tedavisi (immünoterapi) uygulanır. Alerjenler önceden tespit edilip ona göre aşıya başlanması doğru olur. Ayrıca aşı dozu yavaş yavaş artırılarak uygulanır. Aşı tedavisi, alerji şikayetleri üzerinde uzun süre etkili olan, hatta iyileştikten sonra sonra bile etkinliğini devam ettiren bir yöntemdir. Yapılan araştırmalar, aşı tedavisinin yeni alerjilerin gelişmesini önleyebileceğini, çocuklarda astım gelişme riskini azaltabileceğini göstermiştir. Son yıllarda aşı, ağızdan verilen damlalar yoluyla da uygulanmaktadır. Tedavi 4-5 yıl sürer.

OKUYUCULARIMIZA?CEVAPLAR

> Dilara Malkoçoğlu

> Yaşım 36, boyum 154, kilom 56. En büyük şikayetim yorgunluk; çok çabuk yoruluyorum. Yeterince uyuduğum halde yataktan yorgun kalkıyorum. Bütün eklemlerim ağrıyor, merdivenden çıkarken sanki ayaklarım beni taşımıyor, nefes nefese kalıyorum. Bir de göbeğimin dört parmak kadar altına hafif bastırsam ağrı hissediyorum. Neler tavsiye edersiniz?

CEVAP: Saygıdeğer kardeşim, size öncelikle tavsiyem; yukarıdaki okuyucumuz için sıraladığım kriterlere dikkat ederek diyetinizi düzenli yaparak ve egzersizinizi artırarak 7-8 kg verip vücudunuz üzerindeki fazlalık yükleri atmanız. Böylelikle sizi taşıyan kemik ve kıkırdaklardan oluşan eklem ile adale gruplarınız üzerine binen ağırlıklarınızı azaltmakla bu organlarınızı büyük ölçüde rahatlatmış, yıpranmalarını önlemiş olursunuz. Yorgunluğunuzun sebebi ise; metabolik yani kan tahlillerinizde herhangi bir bozukluğa bağlı olabileceği gibi kilo ve yüksek tansiyonun kalbinizi zorlamasına da bağlı olabilir. Bu sebeple, öncelikle bir dahiliye uzmanına detaylı muayene olup gereken tetkiklerinizi de yaptırdıktan sonra sonuçlarına göre hastalığınızı ve şikayetlerinizi ortadan kaldırıcı tedaviyle büyük ölçüde rahatlarsınız. Göbeğinizin 4 parmak altındaki ağrının sebebi de; stres ve gerilime bağlı İrritabl Bağırsak Sendromuna bağlı olabileceği gibi karın içi organlarının herhangi bir hastalığına da bağlı olabilir. Muayene, kan ve idrar tetkikleri ile batın ultrasonografisi, gerekirse batın BT, MR gibi ileri araştırmalarla sebep netleştirilerek tedaviniz planlanır. Muayeneyi geciktirmeyin lütfen.

Daha önce olması gereken kelimeyi sonra yazıyorum

> Ayşe KARA

> 52 yaşındayım. Konuşurken ilk söylediğim kelimenin devamındaki kelimeyi hatalı kullanıyorum. Yazı yazarken de rakamların yerini değiştiriyorum ve önce yazacağım kelimeyi sonra yazıyorum. Kolesterolüm de yüksek (283) açlık şekerim de (130). Ben şeker hastası mıyım?

CEVAP: Ayşe Hanım, konuşma ve yazma esnasındaki hata ve yanlışlarınızın sebebi; telaşlı bir yapıya sahip olmanız ve psikolojik kaynaklı olabilir. Ama yine de herhangi bir nörolojik hastalığa bağlı olup olmadığı yönünden önce nöroloji, ardından da psikiyatri uzmanı meslektaşlarımıza muayene olun. Fakat tüm bunlardan önemlisi açlık şekerinizin ve kolesterolünüzün yüksek çıkmasıdır. Siz şu an şeker hastası değilsiniz ama hastalık öncesi (prediyabet) duruma gelmişsiniz. Kilonuz yani göbek çevreniz de 84 cm’in üzerinde ise; kalp hastalığı ve felce zemin hazırlayan damar sertliğinin en büyük sebeplerinden biri olan Metabolik Sendrom tablosu gelişmeye başlamış demektir. Aman dikkat! Her türlü hamur işi, tatlı, pirinç pilavı, patates, beyaz ekmek gibi glisemik endeksi yüksek yani kan şekerini aniden yükselten gıdalardan kaçının. Tadı fazla meyvelerden de yarım yiyerek ve hareketlerinizi arttırarak ideal kilonuza inin. Bunları gerçekleştirdiğiniz takdirde, kan şekeri ve zararlı kolesterolünüz LDL normal sınırlar içine gelecek, her yönüyle sağlıklı hale geleceksiniz. En kısa sürede dahiliye uzmanına muayene olarak onun kontrolü altında insülin direncini azaltan metformin ve tansiyonunuz da normal sınırlar içinde ise akşamları tok karnına 100 mg aspirin kullanmanızda fayda vardır.

Comments are closed.