Enes bin Malik (radıyallahü anh) şöyle rivayet eder: Resulullah Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), bir gün Uhud dağına çıktılar. Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer ve Hazret-i Osman (radıyallahü anhüm) de yanlarındaydı.
***
Dağ birden sallandı!
Yani zelzele oldu.
Resûl-i Ekrem Efendimiz, mübarek ayağıyla dağa vurdu!
Ve “Sakin ol yâ Uhud! Senin üzerinde bir peygamber, bir sıddık, iki de şehit var” buyurdu.
***
Şeddad bin Evs (radıyallahü anh) dedi ki:
Resulullah’tan işittim.
Şöyle anlattılar:
“Ben Eshabım arasında oturmuştum.
Cebrail aleyhisselam geldi.
Beni kanadına aldı.
Ve Adn cennetine iletti.
***
Bu cennette geziyordum.
Elime bir elma geldi.
Ben ona bakıp taaccüp ederken o elma birden ikiye bölündü.
Arasından bir huri/cennet kızı çıktı.
Ve Hak teâlâyı tesbih etti.
Öyle ki, hiç kimse Hak teâlâyı öyle tesbih etmemiştir!
***
Merakla huriye döndüm.
‘Sen kimsin?’ dedim.
Bana cevaben ‘Ben huriayn’ım. Allahü teâlâ beni Arş’ın nurundan halk etmiştir’ dedi.
Ben sordum ki:
‘Kimin içinsin?’
Huri cevaben ‘Yâ Resulallah! Ben, imâm-ı mazlum/zulme uğramış Osman bin Affan hazretleri içinim’ dedi.”