Sakın onu kırma!

İbni Said-ül Gaffari adında bedbaht bir kimse vardı ki Hazret-i Osman’ın şehid edildiğini işitince hırsla gidip şehit halifenin saadethanesine girdi.
Köşede bir asâ gördü.
Bu asa Resulullah’a aitti.
Resûl-i Ekrem Efendimiz, onu Hazret-i Osman’a hediye etmişlerdi. Onun için çok kıymetliydi… Fakat adamın gözü dönmüş, bir şey göremiyordu.
Onu eline aldı.
Dizine dayadı.
Ve kırmak istedi.
***
Orada olanlar “Sakın bu mübarek asâyı kırmayasın! Zira Fahr-i Âlem hazretlerinden kalmıştır” dediler.
O zaman vazgeçti.
Ve asâyı kırmadı.
Ancak dizine dayayıp kırmaya yeltendiği için, o dizinde sancılı bir hastalık zuhur edip günden güne arttı ve o dertle ölüp gitti… Hak teâlâ hazretleri, dostlarına ihanet edenlerin, dünyada da ahirette de haklarından gelir…
***
Hazret-i Osman’ın şehadetine kadar bu ümmet arasında fitne yoktu.
Vakta ki o şehit oldu.
Dünya fitneyle doldu!
Fitnenin sonu Deccal olsa gerektir… Hazret-i Osman’ın şehadetinden dolayı bir kimsenin gönlüne bir zerrecik sürur ve sevinç gelse, onun için felakettir!
***
Şöyle ki:
O kişi Deccal’a yetişse, Deccal’a tabi olur. Deccal’a yetişemezse kıyamet günü Deccal ile haşr olmasından korkulur.
Neuzü billah!
Allah korusun!
Allahü teâlâ biz Müslümanları, Sahabe-i kirama zerre kadar kin gütmekten, hele Hulefa-i raşidine düşmanlık etmekten muhafaza buyursun.

Comments are closed.