Sana müjdeler olsun!.

Annesi, evliyânın büyüklerinden olan Hâce Muhammed’e “rahmetullahi aleyh” hâmile iken, karnından “Lâ ilâhe illallah” zikrini işitirdi.
Babası bilmiyordu.
Bunu öğrenince;
“Ey hâtun! Sana müjdeler olsun, sâlih bir çocuk dünyâya getireceksin” dedi. Bir gün evde otururken babası, ana rahminde olan bu oğluyla konuşmak istedi.
Düşündü taşındı.
Ve kararını verdi.
Selâm vereyim, diye düşünüp; “Esselâmü aleyke yâ velîyyallah!” diye hitâb etti. O anda Allahü teâlânın kudretiyle; “Ve aleykesselâm ey babacığım!” sesini işitti.
Doğum gecesiydi.
Namaz kılıp yattı.
Gece rü’yâsında Peygamber Efendimizi gördü. Efendimiz kendisine: “Doğacak oğluna benim ismimi koy!” buyurdu. Bunun üzerine adını “Muhammed” koydu.

SİZDEN AYRILAMAM
Hâce Muhammed hazretlerinin, Merdân isminde çok sâdık bir talebesi vardı. Senelerce hizmet ve sohbetinde bulunup, icâzet almaya hak kazanmıştı. İcazetini verip, insanlara doğru yolu gösterme vazîfesi ile memleketine gitmesini istedi.
Ama o çok üzüldü.
Gitmek istemedi.
Ağlayarak; “Vücûdumda can kaldıkça, size hizmet şerefinden ayrılmam” dedi. Bu defâ; “Ben Allahü teâlâya münâcaat ettim. O da kabûl buyurdu. Ne zaman beni görmek istersen, perdeler kalkar, vasıtasız olarak benimle görüşebilirsin” buyurdu.
Bu müjdeyi aldı.
O zaman ayrıldı.
Gerçekten de hocasının buyurduğu gibi, ne zaman Onu görmek istese, aradaki bütün perdeler kalkar ve görüşürdü.

Comments are closed.