Şehâbeddîn Mahmûd Halebî hazretleri, fıkıh, hadîs ve lügat âlimidir. 644 (m. 1246) senesinde Haleb’de doğdu. 725 (m. 1325) senesinde Şam’da vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:
Hakîkî Müslüman, ibâdetini tam yapar. Allahü teâlâya olan şükrân borcunu öder. İbâdetini, yalnız lâf olsun veya yasak ortadan kalksın diye yapmaz. İbâdetini, büyük bir arzu, istek, sevgi ile yapar. Allahü teâlâdan korkmak demek, Onu çok sevmek demektir. İnsan, nasıl çok sevdiği bir kimsenin üzülmesini istemez ve onu üzeceğim diye korkarsa, Allahü teâlâya ibâdet de, Ona olan sevgimizi isbâtlayacak bir şekilde yapılmalıdır. Allahü teâlânın bize verdiği nîmetler o kadar çoktur ki, Ona olan şükrân borcumuzu ancak, Onu çok severek ve Ona candan ibâdet ederek ödemeye çalışmalıyız.
İbâdetin, muhtelif nev’leri vardır. Bir kısmı, Allahü teâlâ ile kul arasındadır. Allahü teâlâ, kendisine ibâdette kusur edenleri belki affeder. Başkasının hakkına riâyet etmek de ibâdettir. Başkalarına fenalık edenleri ve üzerinde başkasının hakkı bulunanları, hak sahipleri affetmedikçe asla affetmez.
Şu hadis-i şerifler, bunun ehemmiyetini bildirmektedir:
“İnsanlara merhamet etmeyene, Allahü teâlâ merhamet etmez.”
“Zulme mani olarak, zâlime de mazluma da yardım ediniz!”
“Satın alınan bir gömleğe verilen paranın onda dokuzu helâl ve onda biri haram olsa, bu gömlekle kılınan namazı, Allahü teâlâ kabûl etmez.”
“Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez. Onun yardımına koşar. Onu küçük ve kendinden aşağı görmez. Onun kanına, malına, ırzına, nâmusuna zarar vermesi haramdır.”
“Allaha yemin ederim ki, bir kimse kendisi için sevdiğini, din kardeşi için de sevmedikçe îmanı tamam olmaz.”
“Küçüklerimize acımayan ve büyüklerimize saygılı olmayan, bizden değildir.”
“İhtiyârlara saygı gösteren ve yardım eden ihtiyârlayınca, Allahü teâlâ ona da yardımcılar nasip eder.”
“Allahü teâlânın sevdiği ev, yetîm bulundurulan ve ona iyilik yapılan evdir.”
“Yanında birini gıybet edeni susturan kimseye, Allahü teâlâ dünyada ve âhirette yardım eder. Gücü yeterken susturmazsa, Allahü teâlâ onu dünyada ve âhirette cezâlandırır.”
“Din kardeşinin aybını, utanç verici hâlini görüp de, bunu örten, gizleyen kimse, İslâmiyetten önce Arabların yaptıkları gibi, diri gömülen kızı mezardan çıkarmış, ölümden kurtarmış gibidir.”