Belki annemin mektubunu çöpe atmışlardır. Altüst ettiğim çöp kovasında bir parça kâğıt dahi bulamamıştım. Anneme dair hiçbir iz bırakmıyorlardı. Sanırım tandırda yakmışlar. Ellerim yanıma düşmüş, hayallerim müteessir olmuştu.
Karamsarlık üstüme çökmemeliydi. Kapı arkasından duyduklarım yetmez miydi? Annem yakında beni almaya gelecekmiş. Bu havadis mesut olmam için yeterliydi. Sevinçle el ele verip mutluluk oyunu oynamaya başladım…
Ayaklarım yere basmayacak kadar bahtiyardım. Vakit gece olmuştu. Yorganımı kafama çekip sonra da aniden açarak sevince “ceee” yapıyordum. Hasret, nefret ve sevgi dilencisi yeni arkadaşımı çok kıskanmışlardı. Sevinç, hüzün dolu hayatıma gökten düşer gibi düşmüştü. Kasvetli ufkuma umut doğurmuştu. Birlikte büyütecektik umudu…
Yeni arkadaşımla mutluluk oyununa dalmışken aniden kapı tıkladı. Önce kulağıma yanlış geldiğini düşündüm. Çok geçmeden tekrar duydum. Bir hayli telaşlı tıklanıyordu. Yerimden fırlarcasına kalktım. Alacakaranlıkta merdiveni temkinli inip avlu kapısına yanaşarak seslendim:
-Kim ooo?
Arkadan narin bir ses:
-Benim yavrum, annenim…
-Aman Allah’ım!.. Annem gelmiş…
Sevinç yüreğimi sıkıştırmaya başladı. Kalbimde havai fişekler patlıyordu. Arka arkaya atılan fişekler gönlümü öyle aydınlatıp titretiyordu ki… Ağlamaya başladım, bebekler gibi…
-Anne, anneciğim!..
Annemle aramızda sadece bir kapı kalmıştı. Bir an önce o kapıyı açmalıydım. Devasa bahçe kapısına son gücümle abanarak büyük mandalı güç bela çekmeyi başardım. Gıcırtıyla açılan kapının arkasında, gecenin rengine belenmiş, uzunca boylu birisi çıktı karşıma. Gölge mi, gerçek mi olduğunu anlamaya çalışırken tekrar konuştu.
-Seni almaya geldim yavrum. Çok özledim…
Rüyalarımın gölgesi tam karşımda benimle konuşuyordu. Artık emindim; o gölge annemdi.
-Ben de seni çok özledim anne. Yüzünü görmek, sana sarılmak istiyorum.
Karanlıkları silmeli annemi görmeliydim. Hıçkırarak haykırmaya başladım.
-Babaanne ışığı aç, ne olur?
Benim haykırışımla annem adım adım geri gitmeye başladı.
-Babaanne çabuk ol! Ne olur ışığı aç. Görmek istiyorum…
Tam karşımdaydı ve görmeye ramak kalmıştı ki yine gidiyordu:
-Beni de götür, ne olur anneciğim.
Mutluluk hıçkırıklarım hüzne dönüşmüştü. Karanlığa karışan gölgeyi yine kaybetmiştim. Yalvarışlarımın tam ortasında gecenin rengi babaannemin öfkeli ses tonuyla kayboldu:
-Niçin avaz avaz bağırıyorsun?
Avucumun içinde sıktığım yorganım, baş koyduğum yastığım, babaannem… Her şey yerli yerindeydi. Sevincim ve umudum helak olmuştu. Hasret yine beni her zamanki gibi sarıp annesizliğimi telkin ediyordu…
Sevgi Korkusuz-İstanbul