Bundan yaklaşık bir ay kadar önceydi… Onu gördüm rüyamda… Nice sevdalılarının, nice âşıklarının görmek için can attığı onu…
Mübarek sanki gerçek hayatta gibiydi… Bir odada oturuyordu… Bazı kimseler içeri giriyordu… O ise her içeri giren kimseye titriyle, rütbesiyle adıyla hitap ediyordu. Bir ara içeriye benim de tanıdığım bir kimse girdi. O zaman dönüp sordu bana o mübarek:
-Sen bu şahsı tanıyor musun?
-Evet efendim, diyorum… Tanıyorum…
-Kimdir bu?
-Celal Ağabeydir efendim… Udil, diyorum…
O zaman diyor ki bana… “Bu kimse benim sevdiğim ve güvendiğim öğrencilerimden birisidir.”
Bir anlam veremedim… Aradan birkaç gün geçmişti… Celal Ağabey hastaneye geldi… Ben hastanede görevli olduğum için bana gelmiş… Dedi ki bana:
“Kuzuluk kaplıcalarına gitmem lazım… İki gün rapor almalıyım. Nasıl bir prosedür izlemem lazım? Bu konuda bana yardım edersen sevinirim.”
O bunları konuşurken kendisine gülümsüyordum. Çünkü daha yeni gördüğüm rüyanın etkisindeyim… Bir de o gördüğüm rüyanın bu şekilde tezahür etmesine bir anlam vermeye çalışıyorum kendimce…
Espri yaptım kendisine:
-Abi seni iki gün önce de gördüm.
-Nasıl yani? Nerede gördün ki?
-Rüyamda…
-Hayırdır, nasıl oldu?
Ona durumu anlattım… Kendisi için söylenen iltifat ve müjdeli cümleleri ilettim. Bunun üzerine Celal Ağabey bir tuhaf oldu… Rengi değişti… Duygulandı… Ve başladı ağlamaya…
Ağlamak ki durmak bilmiyor… İnanın on-on beş dakika… Ben yine şoktayım… Tahmin ediyordum ki gönlü onun hasretiyle ve sevgisiyle dolu olarak ağlıyordu… Ama bu kadar uzun süren bir hicran dikkatimi çekti:
-Abi maşallah doğrusu bu kadar hislenmeniz…
Duygulu halde anlatmaya başladı:
“Bir iki gün önce hatırıma gelmişti… O mübarek insanları düşündüm… Sonra kendimi düşündüm… Bu güzel hizmetlere eskisi kadar can u gönülden hizmet edemediğim, bu güzel yoldan uzaklaştığım vehmine kapıldım… Yarın ahirette hâlimin ne olacağını düşündüm… Dahası o gece geç saatlere kadar kendi kendime nefis muhasebesi yaptım… “Allah’ım, acaba bu güzel hizmetlerden uzaklaştık mı? Yoksa ayağımız mı kaydı?”
Böyle kendi kendimin ihlâs ve samimiyetinden şüphelenmeye başladım. Sonra el kaldırıp yalvardım Allaha: “Rabbim… Onların hürmetine bir işaret ver bana ne olur Rabbim” dedim… İşte bugün sen bana o gördüğün rüyayı anlatınca mesajımı aldım… Rabbime sonsuz şükürler olsun… Dayanamadım, duygulandım, ona ağlıyorum.
Birbirimize tekrar sarılıp kucaklaştık… Gerçekten birbirimizi sevmek ve birbirimize sevdiğimizi söylemek ne güzel bir düstur… Ve en güzeli de himayede olabilmek… Rabbim herkese böyle ihlâs ve samimiyet nasip etsin…
Ekrem Kahraman-İstanbul