Akşemseddin hazretleri, ilim öğrenmeye genç yaşta başlar.
Zeki ve kabiliyetlidir.
Onun için çabuk ilerler.
Ve akranlarını geçer.
Osmancık’ta yerleşir.
İnsanların kalbini aydınlatır.
“Fen ve tıp” üzerinde de derin bilgisi vardır.
Zâhiri ilimleri bitirince “bâtıni” ilimlerde yükselmek ister.
Ancak bu, rehbersiz olmaz.
Bunun için bir “rehber” arar.
Bunu, güvendiklerine sorar.
Ona, Hacı Bayram-ı Veli hazretlerini işaret ederek “Senin aradığın, işte o zattır” derler.
O da hemen;
“Pekâlâ” der.
Ve düşer yollara.
O büyük veli Ankara’dadır.
O da Ankara’ya varır.
Hacı Bayram-ı Veli hazretlerini bulur.
Kendisiyle görüşür.
Ancak aradığını onda bulamaz.
Zira görünüşe bakıp aldanmıştır.
Başka “rehber” bulmak için oradan da ayrılır.
Ve Halep’e varır.
Zira Halep’te “bir velî zâtın” olduğunu söylemişlerdir kendisine.
O gece “bir rüya” görür.
Şöyle ki;
Boynuna, nurdan “bir zincir” geçirilmiş, zorla Hacı Bayram-ı Veli hazretlerinin yanına çekilmektedir.
Zincirin ucu da “bu velinin” elindedir.
Çekile çekile bu velinin kapısının eşiğine kadar gelir.
O anda uyanır. (Devamı yarın)