Yaklaşık iki sene önceydi… Büyük bir heyecanla başladığım üniversitede, ilk yılımı doldurmuştum bile… Zamanın kıymetini bilmenin ve ona göre yaşamanın ne kadar doğru olduğunu, çok çabuk geçen şu günler haykırıyordu bize âdeta…
Birinci sınıfın yaz tatilinde dualarımda bol bol yer verdiğim, neredeyse olması için can attığım bir şey vardı… İlim öğrenmek… Ama doğru olarak… Saf olarak… Rabbimden her gün böyle bir ilim öğrenmeyi talep etmiştim.
Belki de o zaman bu arzunun ne kadar büyük bir nimet olduğunun yanında ne kadar büyük bir sorumluluk olduğunun da idrakinde değildim…
Birkaç sene önce hoş bir sohbet sırasında bir yakınımın söylediği şu söz sanki aklıma kazınmıştı:
İlk defa böyle bir kelimeyle karşı karşıyaydım. Tebliğ…
Tebliğ’den söz ediyordu… Ne demekti tebliğ? Üstelik “Bizim kul olarak görevimiz tebliğ, vazifemiz bu” diyordu… Bu cümle aklımda hiç silinmeyecek derecede yer etmişti… Bir o kadar da meraklanmıştım…
Sonra anladım ki daha dua etmede bile sıralamayı öğrenmemiz gerekiyordu… İlim talebimden önce Rabbime, ömrüm oldukça tebliğ vazifesini yüklenebilmek, en azından, bir nebze olsun bu yolda olabilmek için dua ediyordum…
Ama tebliğin önce ilim ile olduğunu anladığımda dua sıralamam değişti… Allah’ım sen ilmimi arttır. Öğrendiklerimi doğru kaynaklardan öğrenebilmeyi… Öğrendiğim doğru bilgileri de yine kullarına doğru bir şekilde öğretebilmeyi nasip et…
Üniversitenin ikinci sınıfına geçmiştim… Sevdiğim bir arkadaşım bir hediye getirmişti. Hediye vermeyi çok sevdiğim gibi almayı da çok seviyordum. Heyecanla paketi açtığımda elimde bir kitap vardı…
Fâideli Bilgiler… Daha önce hiç rastlamadığım ve duymadığım bir kitaptı bu. Ben kitabı incelerken, fakülte de oturduğumuz o merdivenler o anlara şahitlik ediyordu…
Başkaları için küçük olsa da benim için çok önemli bir olaydı bu. Dualarımı, o an yaşadığımı daha sonra anlayacaktım…
Daha sonra diğer kitaplar ve Hakikat Kitabevi… Ne kadar sahip olmak istesem de alamadığım Tam İlmihal kitabını alış şeklim ise beni düşünmeye sevk eden ayrı bir şeydi. Tam ilmihal kitabı muhterem yazarının yanı başında resmen bana hediye edilmişti…
Allah yolunda olup o yolda ömrümüzü geçirmek, son nefesimizi bu yolda, bu uğurda vermek ne kadar da güzel bir nimettir…
Nimeti tadanlara selam olsun… Şimdi içim ayrı bir huzurlu. Allah’ın sevdiği kullarını sevmenin verdiği şevkle, şimdi de diyorum ki: “Rabbim bizleri doğru yolundan ayırma, sevdiklerinin sevgisini gönlümüzden çıkarma…”
Rumuz: “Özlem”