Kadızâde Şemseddin Efendi Osmânlı şeyhülislâmlarının onaltıncısıdır. 918’de tevellüd, 988 [m. 1580] senesinde vefât etti. Fethül-kadîr tekmilesi, “Namaz” bahsinde buyuruyor ki:
Bir uzvundaki dertten dolayı uygun oturamayan kimse, istediği gibi oturur. Oturabilmek için, ayaklarını kıbleye karşı uzatabilir. Bir yerini yastığa veyâ başka şeye dayar. Yâhut, bir kimse tutarak düşmesine mâni olur. Yüksek bir şeyin üstüne oturup îmâ ile kılması câiz değildir.
Ayakta duramayan veyâ zarar gören, başı dönen kimse, farzları da, secde ettiği yerde oturarak kılar. Rükû için eğilir. Secde için, başını yere koyar. Duvara, değneğe, insana dayanarak, biraz ayakta durabilenin, ayakta tekbîr alması ve o kadarcık ayakta okuması farzdır.
Alnında ve burnunda birlikte özür olup başını yere veya böyle sert bir şey üzerine koyamayan, ayakta durabilse bile, yere oturarak îmâ ile kılar. Yani rükû için biraz eğilir. Secde için, rükûdan daha çok eğilir. Secde için, kendisi veya başkası, yerden bir şey kaldırıp, yüzünü bunun üstüne koyması tahrîmen mekrûhtur.
Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” bir hastayı ziyâret etti. Bunun, eli ile yastık kaldırıp, üzerine secde ettiğini görünce, yastığı aldı. Hasta, odun kaldırarak bunun üstüne secde etti. Odunu da aldı ve (Gücün yeterse, yere secde et! Yere eğilemezsen, yüzüne bir şey kaldırıp, bunun üzerine secde etme! Îmâ ederek kıl ve secdede, rükü’dan daha çok eğil!) buyurdu. Kaldırılan şey üzerine secde ederken, rükûdakilerden çok eğilirse, îmâ ile kılmış olur. Namâzı sahîh olur. O hâlde, eli ile bir şey kaldırmak lüzumsuzdur. Bir şeye dayanarak veya bir kimsenin tutması ile de, yerde oturamayan hasta, sırt üstü yatarak kılar. Ayaklarını kıbleye uzatır. Başı altına yastık koyar. Yüzü kıbleye karşı olur. Veya kıbleye karşı sağ veya sol yanı üzerine yatar. Rükû ve secdeleri, başı ile îmâ eder. Böyle de îmâ edemeyen aklı başında bir hasta, bir günden çok namâzını kılamazsa, hiçbirini kazâ etmez.
Semâvî bir sebep ile, yani elinde olmayarak, meselâ hastalık ile veya baygın yâhut secde, rekat sayılarını unutacak kadar dalgın olarak, beşten fazla namâzını kılamıyan da böyledir.