(Dünden devam)
Mevdud-i Çeşti hazretleri, o hasetçilere “Bizim büyüklerimiz, İslamiyete muhalif hiçbir şey yapmazlardı. Kasideyi onlar da dinlediler“ dedi.
Onlar dinliyordu.
O devam etti:
“Evliyanın büyüklerinden İbrahim bin Edhem, müctehid ve mürşid-i kâmildi… Kaside dinler ve dinleyenlere bir şey demezdi. Size ne oluyor ki buna karşı çıkıyorsunuz?”
Bir şey diyemediler.
Şaşırıp kaldılar.
***
Bu defa lâfı değiştirip “İbrahim bin Edhem aynı zamanda havada uçardı. Eğer sen de havada uçarsan, ona tabi olduğuna inanacağız” dediler.
Hace Mevdud “Peki” dedi.
O anda havaya yükseldi.
Ve gözden kayboldu…
Sonra yine geri geldi.
***
Geri geldiğinde “Bu yaptığını Hind Brehmenleri de yapıyor. Bu hâlin Rahmâni mi, şeytani mi olduğunu ne bilelim?” dediler.
Ve etrafa baktılar.
Bir taş gördüler.
O taşı gösterip “Eğer şu taş, senin çağırmanla gelir ve doğruluğuna şahitlik ederse kabul ederiz” dediler.
***
O, yine “Peki” dedi.
O taşa doğru döndü.
“Yanıma gel!” buyurdu.
Allahü teâlânın izniyle taş yuvarlanarak büyük zata yaklaştı.
Ve “Ey Müslümanlar! Hace Mevdud, vilayet ve keramet sahibidir. Hâllerinin hepsi Rahmânidir” dedi.
Onlar gördüler, duydular…
İnsaf edip talebesi oldular.