Sonsuz saâdete kavuşmak için

Ehl-i sünnet i’tikâdını kısaca öğrenmek, iyi ve kötü huyları öğrenmek, farz-ı ayındır, yani herkesin öğrenmesi farzdır. Abdesti, guslü, namâzı, orucu ve harâmları da, her Müslümânın öğrenmesi farz-ı ayındır. Cenâze namâzını, ölüye hizmeti, san’at ve ticâret bilgilerini, kendi zamanının fen bilgilerini öğrenmek farz-ı kifâyedir. Yani lâzım olan kimselerin öğrenmesi farz olup, başkalarına farz olmaz. Fakat, lüzûmu kadar kimse öğrenmezse, bütün Müslümânlar büyük günâha girer. İbni Âbidîn hazretleri, Dürr-ül-muhtâr şerhinde;
“Din bilgilerinden kendine lâzım olanları öğrenmek farz-ı ayındır. Bundan fazlasını öğrenmek ve fen bilgilerinden faydalı olanları öğrenmek farz-ı kifâyedir. Kur’ân-ı kerîmin hepsini ezberlemek farz-ı kifâyedir. Kendine lâzım olmayan fıkıh bilgilerini öğrenmek, hâfız olmaktan dahâ iyidir” buyuruyor.
Fen bilgilerini dünyâ menfaati için öğrenmek câizdir, hattâ lâzımdır. Hadîs-i şerîfte;
(Bu ümmetin âlimleri iki türlü olacaktır: Birincileri, ilimleri ile insanlara faydalı olacaktır. Onlardan bir karşılık beklemeyeceklerdir. Böyle olan insana denizdeki balıklar ve yeryüzündeki hayvânlar ve havadaki kuşlar duâ edeceklerdir. İlmi başkalarına faydalı olmayan, ilmini dünyâlık ele geçirmek için kullananlara kıyâmette Cehennem ateşinden yular vurulacaktır) buyuruldu.
İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
“Allahü teâlânın emrettiklerine farz, yasak ettiklerine harâm denir. Farz veyâ harâm olmayanlara mubâh denir. Farzları yapmaya, harâmlardan sakınmaya ve mubâhları Allah rızâsı için yapmaya ibâdet etmek denir. Bir ibâdetin sahîh ve makbûl yani doğru olması ve Allahü teâlânın beğenmesi için, ilim yani doğru yapmanın şartlarını öğrenmek, amel yani şartlarına uygun yapmak ve ihlâs ile yapmak lâzımdır. İhlâs, para, mevki, şöhret gibi dünyâ menfaatlerini düşünmeyip, Allahü teâlâ emrettiği için, Onun rızâsını, sevgisini kazanmak için yapmaktır.
Farzlara ve harâmlara inanıp da, tembellikle veyâ kötü arkadaşlara uyarak, ibâdet etmeyen bir Müslümân, tövbe etmeden ölürse, günâhı bitinceye kadar, Cehennemde kalır. Farzları öğrenmeyen, bilse de, kıymet, ehemmiyet vermeyen, üzülmeden, Allahtan korkmadan terk eden, Müslümânlıktan çıkar, kâfir olur. Cehennemde, ebedî, sonsuz kalır. Harâmları yapmak da böyledir.”
İslâm ilimleri; din ve fen bilgileri olmak üzere iki kısımdır. Bunları, lüzûmu kadar öğrenmek farzdır. Meselâ, ilâcın kullanma şeklini, miktârını ve elektrikli âlet kullananın elektrik hakkında kısa bilgi öğrenmesi farzdır. Öğrenmezse, ölüme sebep olurlar.
Din ilmi, fıkıh kitâplarını, bir üstâttan okuyarak, ihlâs da, bir velînin sözlerinden, hâl ve hareketlerinden ve tasavvuf kitâplarını okuyarak elde edilir…
Netice olarak, dünyâda ve âhırette saâdete kavuşmak için, Ehl-i sünnet i’tikâdını öğrenip, îmânını buna göre düzeltmek, bundan sonra, kendisine lâzım olan fıkıh, ilmihâl bilgisini öğrenip, onunla amel etmek, cenâb-ı Hakkın dostlarını, sevgili kullarını sevmek ve İslâm dîninin düşmanlarını tanıyıp, onlara aldanmamak lâzımdır.

Comments are closed.