Takunya nereden geldi?

Enez’de medfun Hak dostlarından Yahyâ Kaptan’ın akrabası genç bir hanım, yolculuğa çıktı bir gün. Tenha bir yerden geçiyordu ki, ahlâksız bir adam çıktı önüne. Niyeti bozuktu.

Kadıncağız gözlerini kapatıp; “Yâ Rabbî! Kurtar beni şu adamdan!” diye yalvardı içinden. O anda o ahlâksız adam, kafasına yediği bir takunya darbesiyle yere yıkıldı.

Ve kalkamadı bir daha. Kadıncağız gözünü açtığında, onu yerde gördü. Kanlar içinde yatıyordu. “Oh! Çok şükür, kurtuldum” dedi.

İyi de nereden gelmişti o takunya? Eve döndüğünde, öğrendi hakîkati. Meğer o vakitte Yahyâ Kaptan abdest alıyormuş dergâhın şadırvanında.

Bir ara ayağından hızla takunyasını çıkarıp, şiddetle fırlatmış karşı duvara. Talebeler korkmuş, sormaya da cesaret edememişler. Ve sır çözülmüş böylece.

***

Bir gün bir genç bu zâta gelerek; “Efendim, çok günah işliyorum. Bana ne tevsiye edersiniz?” diye sordu. Yahyâ Kaptan; “Günah ateştir” buyurdu.

Delikanlı boynunu büküp; “Biliyorum ama vazgeçemiyorum” deyince, ona şefkatle bakıp; “Ama ölüm var” buyurdu.

Delikanlı bu defâ; “Ama ben henüz gencim” deyince, “Ecel, genç ihtiyar tanır mı oğlum, dedelerin ne oldular?” buyurdu.

“Hepsi de öldü efendim” deyince; “Sen de bir gün öleceksin” buyurdu. Genç, duygulandı bu sözlerden. Ve hiç günah işleyemez oldu artık…

Comments are closed.