Taşköprüzâde Halîl Efendi

Taşköprüzâde Halîl Efendi rahmetullahi aleyh, Fâtih Sultan Mehmed Hân devri Osmanlı âlimlerindendir. 879 (m. 1475)’de Kastamonu’nun Küre kasabasında vefât etti. Vefatından kısa bir zaman evvel, Resûlullah efendimize (sallallahü aleyhi ve sellem) salevat-ı şerife okumanın fazileti hakkında buyurdu ki:
Allahü teâlâ, kullarına bu rûhanî irtibâtı elde etmenin yolunu gösterdi. Bunun için onlara, Resûlüne salât ve selâm okumalarını emreyledi. Böylece, kulların okudukları bu salât ve selâmlar, onların Resûlullaha ma’nen yönelmelerine, kalblerini O’na rabtetmelerine (bağlamalarına) vesile olacak, nefislerinin kemâle erdirilmesi husûsunda Resûlullahtan istimdâd etmeleri (yardım istemeleri) sebebiyle, Resûlullah ile bu rûhanî irtibâtı elde edebileceklerdir. Yoksa Resûlullahın, insanların kendisine salât ve selâm okumalarına, onların duâlarına ihtiyâcı yoktur. Çünkü, Allahü teâlâdan gelen tecelliler ve Rabbanî ma’rifetlerin nûrları O’nda doğmaktadır. Şüphesiz, Allahü teâlânın O’na salât buyurması sebebiyle, ümmetinin salât okumasına ihtiyâcı yoktur ve onların salatından müstağnidir. O en yüksek ve kâmil rahmetlerle, Allahü teâlânın rahmetine kavuşmuştur. Ancak, ümmeti O’na okudukları salâtlarla kendileri istifâde etmekte, Resûlullahtan feyze kavuşmaktadırlar…
Salât-ü selâm, kalb huzûru ve muhabbetle okunmalı, manâsını düşünmelidir. Böyle okunan salât ve selâm manevî olarak Resûlullaha yönelmeyi, O’nu düşünmeyi ve kalbi O’na bağlamayı hâsıl eder. Fakat, salât ve selâm okuyan kimse cehl ve gaflet içerisinde, nefsinin arzu ve isteklerine uymuş, ne söylediğinin farkında olmayan, hangi meydanda dolaştığını bilmeyen, kalbini Resûlullah efendimizden tarafa vermeyen, sâdece dili salât okuyup, zihni bundan habersiz bir hâlde olmamalıdır. Böyle kimseler, Resûlullahtan kavuşmak istedikleri feyzlere kavuşamazlar.
Fakat, Resûlullaha salât-ü selâmı yukarıda bahsettiğimiz şekilde okurken manevî olarak Resûlullaha yöneldiğimiz ve hatırımızda, hayâlimizde Resûlullahı tasavvur ettiğimiz zaman, arada sevgi ve bağlılık meydana gelmektedir. Çünkü bağlılık, bu ikisinden ibârettir. “Allahü teâlâ ve melekleri Resûlullaha salat ve selâm ederler. Ey mü’minler! O’na siz de salât ve selâm edin” meâlindeki Ahzâb sûresi 56. âyet-i kerîmesi, lâzımî olarak sünnet-i seniyyede bu bağlanma şeklinin mevcût olduğuna ve Müslümanların onunla emrolunduğuna delâlet etmektedir.

Comments are closed.