Tefsir Âlimi Rufey bin Mihrân er-Riyahi

Rufey bin Mihrân er-Riyahi hazretleri tabiînin tefsir, hadis ve kıraat âlimlerindendir. Câhiliye devrinde doğdu ve Ebû Bekir’in (radıyallahü anh) hilâfeti yıllarında Müslüman ol­du. Ebû Zer Gıfârî, Abdullah bin Mes’ûd, Âişe, Zeyd bin Sabit, Abdullah bin Abbas. Ebû Mûsâ el-Eş’arî (radıyallahü anhüm) gibi eshabın ileri gelenlerinden hadis öğrendi. 90 (m. 709)’da vefat etti.

Kur’an-ı kerimin îcazı hakkında şunları söyledi:
Eshab-ı kiramın büyükleri, Kur’an-ı kerimin îcazını başka başka bildirdiler. Bazısı Kur’an-ı kerimin nazmı garîb, üslûbu acîbdir. Arab şairlerinin nazmlarına, üslûplarına benzemediği için mucizdir dediler. Sûrelerin başındaki ve sonundaki ve kıssalarındaki nesir kısımları da böyledir. Âyetlerin aralıkları, onların Sec’leri gibidir. [Sec’, kumru kuşunun devamlı ötüşüne denir. Nesirde, cümle sonlarının kafiye şeklinde birbirlerine uygun olmalarına denir.] Bunların Kur’an-ı kerimde mevcut olmaları, onların sözlerinde olanlar gibi değildir. Bunları Kur’an-ı kerimdeki gibi yapamadılar.

Arapçayı iyi bilen kimse, Kur’an-ı kerimin îcazını açıkça anlar. Îcaz, hem belâgatinin yüksek olmasından, hem de nazmının garîb olmasındandır. Yani, hiç görülmemiş nazmı olduğu içindir. Bazıları, îcaz, gaybdan haber vermesidir, dedi. Meselâ, (Rûm) sûresinin üçüncü âyetinde meâlen;

(Onlar gâlib geldiler ise de, on seneye varmadan mağlup olacaklardır) buyuruldu. Bu âyet-i kerime, Rum kayseri Heraklius’un on seneden az zamanda, Îrân şâhı Hüsrev Perviz ordusuna gâlip geleceğini önceden haber vermektedir. Haber verdiği gibi de olmuştur.

Bazı sahabilere göre, Kur’an-ı kerimin îcazı, çok uzun ve tekrarlı olduğu hâlde, hiçbir yerinde ihtilâf, uygunsuzluk bulunmamasıdır. Bunun içindir ki, (Nisâ) sûresinin seksenbirinci âyetinde meâlen;

(Bu Kur’an, Allahdan başkasının sözü olsaydı, içinde çok uygunsuzluklar bulurlardı) buyuruldu.
Bazılarına göre, Kur’an-ı kerimin îcazı, manasından olmaktadır. Peygamberimizden evvel, Araplar Kur’an-ı kerim gibi söz söyleyebilirlerdi. Allahü teâlâ, Kur’an-ı kerim gibi söylemekten onları men eyledi. Nasıl men eylediğini de çeşitli şekillerde açıklamışlardır.

Comments are closed.