Şehâbeddin Hafâcî hazretleri fıkıh ve tefsir âlimidir. 977 (m. 1569)’da Mısır’da Kahire yakınında Seryâkûs’ta doğdu. Kahire’deki tahsilinden sonra İstanbul’a gitti. İlmi ile kendini kabul ettiren Şehâbeddin Hafâcî IV. Murad Han devrinde itibar kazanarak Üsküp ve Selanik kadılıkları ile görevlendirildi. Padişahın vefatından sonra Kahire’ye döndü ve 1069 (m. 1659)’da vefat etti. Şöyle nakletmiştir:
Kur’ân-ı kerimin mucize olduğunun delillerinin biri de, ileride zuhur edecek hadiselerin anlatılıp, bunların meydana gelmesidir. Bedir gazâsından önce, Allahü teâlâ, Eshâb-ı kirâma zaferi müjdeledi ve Kamer sûresinin kırkbeşinci âyetinde meâlen, (Yakında onlar hezîmete uğrayıp, harbden kaçarak arka verirler) buyurdu. Aynen buyurulduğu gibi, Bedir gazâsında Kureyş kavmi hezîmete uğrayıp helâk oldu.
Allahü teâlâ, Rûm sûresinin bir, iki, üç ve dördüncü âyetlerinde meâlen: (…Ve Rûm [Araplara] en yakın olan bir yerde [Şâm civârında, Îrânlılara] mağlup oldu. Mağlubiyetten sonra, üç yıl ile dokuz yıl arasında burada hasımları [olan Acemlere] gâlib olacaklardır. Yenmek ve yenilmek [kesin olarak biliniz ki] önde ve sonda Allahü teâlânın emrindedir. Rûmların Îrânlılara gâlip olduğu günde müminler sevineceklerdir) buyurdu. Bu aynen vukû buldu. Hattâ, bu âyet-i kerime nâzil olduğu zaman, Kureyş kâfirlerinin ileri gelenlerinden Ubeyy bin Halef inkâr etti. Ebû Bekr ile yaptığı konuşmada; ona dil uzatarak onların gâlib geleceğini inkârında ısrâr etti. Bunun üzerine üç sene kadar beklemek ve taraflardan kimin dediği çıkmazsa, diğerine onbeş dişi deve vermek üzere sözleşme yaptılar. Ebû Bekr-i Sıddîk (radıyallahü anh), Resûlullah efendimize (sallallahü aleyhi ve sellem) bu mukaveleyi arz etti. Resûlullah efendimiz âyet-i kerimede geçen (Bıd’) kelimesinin üçten dokuza kadar olan sayılara şâmil olduğunu beyan buyurdu ve Ebû Bekr’e, ona gidip, hem müddeti, hem de deve adedini arttırmasını emretti. Bunun üzerine, Ebû Bekr, yaptıkları mukâveleyi yenileyerek, müddeti dokuz seneye ve deve adedini yüze çıkardı… Hicretin yedinci senesinde, Rûmların Îrân üzerine galebe ettiği haberi kendilerine ulaştı. Fakat Ubeyy bin Halef, Uhud gazâsında katledilmiş olduğundan, Ebû Bekr-i Sıddîk onun vârislerinden zikredilen yüz deveyi aldı. Peygamberimizin emrine uyarak bu yüz deveyi fakirlere dağıttı.