Üç gün üç gece kaldılar

(Dünden devam)
Ebû Bekr “radıyallahü anh” o mağaranın tavanında bir kuş gördü ki, yerinden hareket etmez. Bir şey yemez.
Ve su içmez.
Merak edip;
“Yâ Resûlallah! Bu kuşa ben hayrânım. Zîrâ biz bu mağaraya geleliden beri, bu kuş yerinden hareket etmedi. Bir nesne yemedi” dedi.
Ve kendi kendine;
“Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîminde; “Allahü teâlâ’nın rızık vermediği, yeryüzünde bir mahlûk yoktur” buyurmuştur. Bu kuşcağız yemeden içmeden nasıl yaşıyabiliyor?” diye düşünceye daldı.
Hak teâlâ emretti.
Hazret-i Cibrîl geldi.
Ve Resûlullaha;
“Yâ Muhammed! Hak sübhânehü ve teâlâ sana selâm eder. Ve buyurur ki, Ebû Bekr’e söyle, merak ettiği şeyi o kuşa suâl etsin” dedi.
O Server emri aldı.
Ebû Bekr’e bildirdi.
Hazret-i Ebû Bekr “radıyallahü anh” sevinip, ileri vardı ve;
“Ey mubârek kuş! Allahü teâlâ hazretlerinin izn-i şerîfiyle bana söyle ki, yiyeceğin ve içeceğin nedir?” diye sordu.
Kuşcağız ağladı.
Kendinden geçti.
Ve yere düştü.
Sonra ayılıp kalktı.
Tebessüm ederek;
“Yâ Ebâ Bekr! Bana bundan sual etme! Bu, bir sırdır. Hak sübhânehü ve teâlâ ile benim aramda olan sırrımı kimsenin bilmesini istemem” dedi. (Devamı yarın)

Comments are closed.