(Dünden devam)
Hace Muhammed Çeşti hazretlerinin Çeşt’te değirmenci bir talebesi vardı. Adı Muhammed Kâkû idi.
Sadık talebesiydi.
Ve ihlas sahibiydi.
Müşriklerin galip gelme ihtimali ziyade olunca Hace Muhammed, bu talebesine, “Yetiş yâ Muhammed Kâkû!” diye seslendi.
***
Muhammed Kâkû o anda değirmendeydi. Hocasının sesini işitince fırladı hemen. Savaşıyormuş gibi sağa sola vurmaya başladı…
Kâfirler mağlup oldu.
Hezimete uğradılar.
O esnada Muhammed Kâkû’yü görenler, değirmenin kapı ve duvarını döverken gördüklerini söylemişlerdir.
***
Hace Muhammed Çeşti hazretlerinin Merdan isminde bir talebesi vardı. Senelerce hocasının hizmetinde bulundu.
Sohbetini dinledi.
Çok istifade etti.
Kemale gelince hocası ona icazet/diploma verip insanları irşad etmek üzere memleketine gitmesini emretti.
O, icazetini aldı.
Ama çok ağladı.
“Niçin ağlıyorsun?” dediğinde “Bu takatsız vücudumda can kaldığı müddetçe şerefli hizmetinizden ayrılmak istemiyorum” dedi.
Hocası duygulandı.
“Çok iyi” buyurdu.
Ona sevgiyle baktı.
Ve “Ama ben Allahü teâlâya dua ettim. O da kabul buyurdu. Sen ne zaman beni görmek istersen bütün perdeler aradan kalkacak ve vasıtasız olarak benimle görüşebileceksin” buyurdu.