Ücret ile su çekeyim mi?

(Dünden devam)
Ali bin Ebi Talib Medine’den dışarı gitti. Gördü ki, bir Arab kuyudan su çekip, davarlarına su verir. O Arab’a;
“Ey kişi, sana ücret ile su çekeyim mi?” diye sordu.
O da cevaben;
“İyi olur” dedi.
Her kova için bir avuç hurmaya anlaştılar. Hazret-i Ali kovayı alıp su çekmeye başladı. Son kovayı çektiğinde, kovanın ipi kopup, kuyuya düştü.
Arab sinirlendi.
Çok öfkelendi.
Hazret-i Ali’nin mübarek yüzüne bir tokat vurdu ve hak ettiği hurmayı getirip verdi. Hazret-i Ali mübarek elini, o derin kuyuya sokup, kovayı çıkardı.
Arab’ın eline verdi.
Sonra ayrılıp gitti.
Hazret-i Fâtıma’nın yanına varıp, aldığı hurmaları önüne koydu. Hurmayı yerken, Hazret-i Fâtıma (radıyallahü anha) Hazret-i Ali’ye döndü.
Yüzüne dikkatli baktı.
Tokat eserini gördü.
Çok üzülüp; “Yâ Ali, yüzündeki bu iz nedir?” diye sordu.
Hazret-i Ali gizleyip;
“Bir şey yok” dedi.
O da üstelemedi.
O Arab da şaşkındı.
Zira Hazret-i Ali’nin (radıyallahü anh) kovayı derin kuyudan alıp kendisine vermesine çok hayret etmişti.
Kendi kendine;
“İslam dîni hak olmasaydı, bu derin kuyudan kovayı çıkaramazdı” dedi.
Çok pişman oldu.
Ve kendi kendine;
“Halis bir Müslümana böyle küstahlık edip tokat atan el, bana lazım değildir” dedi. Hazret-i Ali’ye vuran elini kesip, öbür eline aldı. (Devamı yarın)

Comments are closed.