Kureyş müşrikleri, Hazret-i Hamza’nın Müslüman olma şokunu henüz atlatamamışlardı ki bir başkası iman etmek üzereydi
Kimdi bu zât-ı âli?
Kimdi bu talihli?
Evet, hiç ummadıkları biriydi bu. Onun iman etmesiyle küfrün dünyası başlarına yıkılacaktı.
O kişi Ömer bin Hattab idi.
İri yarı ve heybetli.
Kızıl, gür saçlı biri.
Lügatında “korku” kelimesi olmayan bir yiğit.
***
Henüz iman etmemişti ki bir gün çıktı evden. Ağır adımlarla Kâbe’ye doğru yürümeye başladı. Yürürken heybetinden yer sallanırdı sanki.
Bir niyeti vardı.
Efendimizle ilgili.
Ve çok tehlikeli.
Zira Onu bulup “Vazgeç bu sevdadan, dinimize ilişme, bizimle uğraşma, yoksa pişman olursun!” diyecekti.
Onu ihtar edecekti.
Yani korkutacaktı.
***
Güya Onun yüzünden Kureyş’te ikilik çıkmış, baba oğlundan, kardeş kardeşten ayrılıyordu.
O böyle biliyordu.
Böyle inanıyordu.
Böyle giderse cemiyette rahat ve huzur kalmayacaktı.
Fakat hayır!
Yanılıyordu.
Tam aksine cemiyetin hayat bulması, o Peygamberin getirdiği İslam dînine uymakla olacaktı. (Devamı yarın)
(“Menâkıb-ı çihâr yâr-i güzîn”
kitabından alınmıştır.)