Resulullah Efendimiz Mekke’yi fethettiklerinde Mekke’de bulunan yüz kırk putun tamamı yüzüstü düştüler. Kâbe-i şerifin içinde de büyük bir put vardı.
Taştan yapılmıştı.
Yalnız o ayakta kaldı.
***
Zira çok ağır olup Hayber’in demir kapısından bile ağırdı ve zincir ve çivilerle tavana ve duvara bağlamışlardı. Resûl-i Ekrem Efendimiz Kâbe-i şerife geldi.
Hazret-i Ali’yi çağırdı.
***
Ve kendisine “Yâ Ali! Benim omzuma bas ve bu putun zincirlerini yerinden kopar” buyurdu.
Hazret-i Ali durakladı.
Ve “Yâ Resulallah! Ben kimim ki ayağımı mübarek omzunuzun üzerine koyayım. İşte benim omzum, işte başım. Siz benim omzuma basınız” diye arz etti.
***
Efendimiz ona sevgiyle baktı ve “Yâ Ali! Sen benim nübüvvet ve risalet/peygamberlik yükümü çekemezsin. Onun için sen benim omzuma bas!” buyurdu.
Ali bin Ebi Talib:
“Peki yâ Resulallah!” dedi.
***
Efendimiz eğildi.
Hazret-i Ali, Resulullah’ın mübarek omzuna bastı ve taştan yapılan o koca putun zincir ve çivilerini söküp attı.
Efendimiz sevindi.
Çok memnun oldu.
Ve “Yâ Ali! Emrettiğim işi mertçe yaptın!” buyurdu.
Hazret-i Ali:
“Yâ Resulallah! Ben öyle bir yerdeyim ki eğer emrederseniz gökteki Ay’ı ve Güneş’i bile çeker alırım” dedi. (“Menâkıb-ı çihâr yâr-i güzîn” kitabından alınmıştır.)