Bir gün Gavs-ül âzam Abdülkâdir-i Geylani hazretleri, sıcağın tesiriyle pek fazla susamıştı.
Ama içecek “su” yoktu…
Zira çölün ortasındaydı.
Hakk teâlâ ona bir “bulut” gönderdi…
O, buluttan bir “yağmur” boşandı.
Kana kana içip ferahladı…
O ara bir “ışık” belirdi.
O, buluttan bir “ses” duydu…
Kendisine hitap ediyordu.
Kulak verip dinledi ki;
“Ey Abdülkâdir! Ben, senin hâlıkınım. Bütün haram şeyleri, sana helâl kıldım” diyordu.
O, bu sesi işitti.
Ve hiddetlenip;
“Kezzebte yâ kezzab!” buyurdu.
Yani “Yalan söylüyorsun ey yalancı!” dedi.
Zira ona böyle hitap eden, Şeytan’dı.
Şeytan bu defa;
“Ey Abdülkâdir! Sana benim vesvesem hiç tesir etmedi. Hâlbuki ben bu yolla, nice tasavvuf ehlini aldatıp doğru yoldan çıkarmıştım” dedi.
Oğlu merak edip;
“Babacığım, onun şeytan olduğunu nasıl bildin?” diye sordu.
Gavs-ı âzam;
“Çok kolay” buyurdu.
“Nasıl kolay babacığım?”
Oğluna bir baktı.
Ve ona şefkatle;
“Evlâdım! O mel’un bana ‘Ey Abdülkâdir! Her günahı sana helâl kıldım’ dedi. Hâlbuki bu dinin sahibi olan Resulullah Efendimiz bile her haramdan kaçmıştı. Allahü teâlâ haramı Ona bile helâl kılmazken bana helâl kılar mı? İşte bundan anladım” buyurdu.