Kuşburnu marmeladı…

Kuşburnu marmeladı…



“Annesi bile ısrar etti ama o bir kaşık tattırmadı, sonra beş kilo marmeladı üç gün sonra döktü!..”

 

Teyzemler İstanbul’dan, büyük kızının evine misafir gelmişlerdi o yaz. Bir iki ay kalacaklardı. Ben de eşim askerde olduğu için annemlerde kalıyordum. 
Bir küçük çocuğum vardı ve henüz süt emziriyordum. Teyzemin kızının evindeki teyzemi, ziyarete gittiğim gün evde mis gibi kuşburnu marmeladı kokuyordu. Nasıl canım çekti anlatamam. O kadar ki artık nefsime söz geçiremedim ve “Kız Suzan Abla çok canım çekti. Bir tadımlık tattırsana bana” dedim.
Suzan abla teyzemin kızı… Ne oldu nasıl oldu hâlâ anlayamadığım bir sebeple bu isteğimi yerine getirmedi. Başka konulara döndü konu… Hoşbeş esnasında burnuma gelen o mis gibi marmelat kokusu beynimi ipotek altına almıştı. Başka bir şey düşünemiyordum. Ağzımın suyu akıyordu resmen… Duramadım, yüzümü kızartıp tekrar istedim:
“Suzan Abla o marmelattan bir tadımlık istemiştim ya…”
Benim bu isteğim annesinin de dikkatini çekmişti ve o da kızına seslendi:
“Kız Suzan, marmelattan getirsene! Getir de tatsın Nilüfer. Süt emen çocuğu var, canı çekmiş!”
Ne kadar enteresan bir durumdu. Tam beş kiloluk iki kavanoz dolusu marmelat yaptığını söyleyen Suzan Abla, ne oldu ne bitti bilemiyorum bir kâseye bir kaşık marmelat koyup da getirmedi.
Her defasında beden diliyle “tamam bakarız” gibi yaptı. Kalktı içeri gitti. Ben marmelat beklerken o içeriden gelmedi. Konu unutuldu başka konulara geçildi filan… 
İki saat orada oturduğum hâlde iki üç kez benim isteğim, annesinin hatırlatmasına rağmen konuyu geçiştirdi ve bana o tatlıdan tattırmadı kadıncağız.
Ve Suzan Ablanın evinden evimize geçtim. Çok yakın akrabayız. Her iki üç günde bir görüşüyoruz. Benim özbeöz teyzemin kızı yani… Ama hangi niyetle oldu, unuttu diyemeyeceğim ama yine de hüsnüzan edeyim her defasında başka bir şey mi araya girdi bilemiyorum, fakat neticede o evden o marmeladı tadamadan ayrıldım. Yani aklım o marmelatta kaldı… 
Üç dört gün sonraydı… Bu defa teyzem ve teyzemin kızı Suzan Abla bize misafir gelmişti. Evlerimiz de yakındı. Hoş beş ettik konuştuk… Derken Suzan Abla bir şaşkınlığını dile getirdi:
“Ay böylesi hiç başıma gelmemişti. Yeni yaptığım kuşburnu marmeladı kurtlanmış iyi mi? Bir açtım ki üzeri vıcık vıcık kurt kaynıyordu. Şaştım kaldım… Beş kilo marmeladın hepsini döktüm. İçim gitti inanın. Çok yandım çok” diyordu…
           Nilüfer Demirel-Ankara

Comments are closed.