Nimetlerime şükrederseniz elbette arttırırım

Ali Neccârî hazretleri Şafiî mezhebi âlimlerinin büyüklerindendir. 1134 (m. 1722)’de Mekke’de doğdu. Mekke-i mükerremede asrının önde gelen âlimlerinden ilim tahsil etti. Sonra Mısır’a giderek ilmini ilerletti ve talebe yetiştirdi. 1221 (m. 1806) senesinde Mısır’da vefât etti. Vefatından kısa bir zaman evvel şöyle vasiyet etti:

Evlâdıma ve din kardeşlerime vasiyetim, Allahü teâlânın nimetlerini bilip, karşılığında Allahü teâlâya tazim, kulluk ve ibâdet etmeleridir. Kur’ân-ı kerîmde, İbrâhim sûresi 7. âyet-i kerîmede meâlen “Nimetlerime şükrederseniz, elbette arttırırım” buyuruldu. Nimete şükür nimeti arttırdığı gibi, nimete şükrün terki, hem nimetin elden gitmesine, hem de azâba sebep olur. Allahü teâlâ yine İbrâhim sûresi 7. âyet-i kerîmesinde meâlen; “Eğer siz şükrü terk ederseniz, muhakkak benim azâbım şiddetlidir” buyurdu. Asıl şükür, şükürden âciz olduğunu itirâf etmektir. Müminler, kalblerini Allah korkusu ile bezeyip donatsınlar. Hadîs-i kudsîde Allahü teâlâ; “İzzetim hakkı için bir kulumda iki havfı (korkuyu) ve iki emni (güveni) bir araya getirmem. Eğer dünyada benden korkarsa kıyâmette onu emîn ederim. Eğer dünyada benden emîn olursa kıyâmette onu korkuturum” buyurdu.

Mü’minler, dâima Allahü teâlânın rahmetini ummalıdırlar. Ne kadar âsî ve günahkâr olursa olsun, Allahü teâlâdan ümidini kesmemelidir. Nitekim hadîs-i kudsîde Allahü teâlâ; “Ey Âdemoğlu! Sen duâ edip rahmetimi umduğun müddetçe, senden olan şey üzerine senin için mağfiret etmekten kaçınmam. Ey Âdemoğlu! Sen yeri doldurmaya yakın hata ile bana gelsen, şirk koşmuş olmadığın müddetçe, ben de sana yer dolmaya yakın mağfiret ve ihsân ederim. Ey Âdemoğlu! Senin günâhın semânın safhasına yetişse, bundan sonra benden mağfiret talep etsen, mağfiret ederim” buyurdu.

Resûlullah efendimiz (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “Eğer müminler, Hak teâlânın gazabının ne kadar olduğunu bilselerdi, Cennete girmekten kat’i olarak ümit keserlerdi. Eğer kâfirler, Hak teâlânın rahmetinin miktarını bilselerdi, Cennete girmeye tamah ederlerdi” buyurdu.

Allahü teâlâ birçok şeyi saklayıp gizledi. Rahmetini tâat içinde, gazabını günahlar içinde, evliyâyı kulları içinde gizleyerek, kullarının beyn-el-havf ver-recâ içinde olmalarını istedi.

Comments are closed.