15 Temmuz akşamı…

15 Temmuz akşamı…



15 Temmuz 2016 Cuma günü akşamı komşumuzun düğünü vardı. Saat: 20.00’de düğüne gittik. Düğünde bir buçuk saat kadar kaldık. Akşam namazımızı kıldık ve düğünden ayrıldık. Düğünden ayrılınca Musa Çetinkaya Abiye telefon ettik:

“Abi müsaitseniz kahve içmeye geleceğiz.”

Müsait olduklarını söylediler ve Musa Abilere kahve içmeye gittik. Hâl hatır sorarken saat 21:45 sıralarında evden oğlum telefon etti;

“Baba televizyona bakıyor musunuz?” dedi.

“Hayır” dedim.

“Baba İstanbul’da, Ankara’da olaylar oluyor. Herkes sokaklarda, herhâlde sıkıyönetim gibi bir şeyler var” dedi.

Tam kahveleri içiyorduk. TGRT Haber’i açtık. Aman Allah’ım. Her taraf karışıktı. Ne oluyor diye diğer kanalları da yokladık. TRT 1’i açtık. “Yurtta Sulh Konseyi yönetime el koymuştur” diyerek bildiri okunuyordu. Okuyordu ama o spikerin yüzü sanki donmuştu, sapsarıydı. Çok şaşırmıştık. Biz de donup kalmıştık. Evde hiç konuşamıyorduk. Ağzımızın tadı kaçmıştı. Biraz sonra tekrar izlemeye başladığımız TGRT’den Cumhurbaşkanımızın mesajını duyduk. Halkı meydanlara çağırıyordu.

Aman Allah’ım! Evet durumlar hiç de iyi değildi. Asker kıyafetinde bir grup alçak darbeye kalkışmıştı… Kahveleri bile tam içemeden kalktık, eve yöneldik.

Eve girdik, hanım dedi ki:

“Haydi, Üzeyir hemen sokağa çıkalım. Biz de çarşı merkezine meydana doğru gidelim!..”

“Hemen yatsı namazımızı kılalım, çıkalım” dedim.

Namazımı kıldım. Öyle o ara saniyeler içinde düşünceye dalmışım. Benim gençliğim beş yıl, 1975 yılına kadar milliyetçi gençlerin içinde geçti. “Dokuz Işık”, “Ülkücüye Notlar” kitaplarını okuyor, ezberliyordum. Hiç unutmuyorum: “Mefkûremiz,  memleketi en kısa zamanda, en kısa yoldan, en üst seviyeye çıkarmaktır” deniyordu. Bu tanımı çok severdim ama bu iş nasıl olacaktı? Nasıl iktidar olunacaktı? Memleketi en kısa zamanda, en kısa yoldan, en üst seviyeye çıkarmak kolay mıydı?..

Gençliğimde bunları çok düşünüyordum ama olmuyordu. Ta ki, 1983 yılının ekim ayında rotasyondan Adıyaman iline öğretmen olarak atandım. Kâhta ilçesinin Dut köyünde göreve başladım. O zamanlar köylerin çoğunda yol, elektrik, telefon yoktu. Bildiğim kadarıyla “Kâhta’nın iki köyünde elektrik var” deniliyordu.

Köyümüz Kâhta ilçesine 10 km kadardı. Bizim köyümüzde de elektrik yoktu. Telefon zaten hiçbir köyde yoktu. DEVAMI YARIN