5 milyon insanımız tehdit altında

ŞU KOAH DEDiKLERi ŞEY! -1-

Değerli okuyucularımız, bu haftadan itibaren birkaç yazımızda size, ismini çok duymanıza rağmen teferruatlarını bilmediğiniz Kronik Obst-rüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) ile ilgili bilgiler sunmaya çalışacağım. “KOAH” isminin baş harflerinden oluşan kısaltılmış bir hastalık ismidir. “Kronik” kelimesi “uzun süredir devam eden” manasındadır. “Obst-rüktif” kelimesi, “tıkayıcı” anlamında olup solunum yollarının (bronşların) tıkandığını göstermek için kullanılır. Kısaca KOAH, akciğerlerdeki hava yollarının daralmasına bağlı olarak nefes alıp verme sırasında hava akımının kısıtlanması ile oluşan bir hastalıktır. Ayrıca bronşlarda uzun süre tıkanmanın varlığını gösterir.

AĞACIN DALLARI GİBİDİR
Normalde akciğer içi hava yolları bir ağacın dalları gibi uca doğru gittikçe küçülerek havayı hava keseciklerine taşır. Her bir minik hava kesesi nefes alıp vermekle havayla dolar, ardından da hava hemen dışarı çıkar. Sağlıklı kişilerde hava yolları açık ve temizdir. Sigara başta olmak üzere kirli hava teneffüs edenin ciğerleri zamanla oksijen alamayacak kadar tıkanır.
Dünyada her yıl 2.5 milyon kişinin hayatını kaybetmesine sebep olan KOAH, ölüm nedenleri arasında 6. sırada yer alır. Yıllık artış oranı ise %160’üır! Ülkemizde de 5 milyon civarında hasta vardır. İrsi özellikleri de görülen KOAH’ta oluşan hava tıkanıklığının sebebi; akciğerlerde gelişen iltihabın yol açtığı doku harabiyeti, kirli kanın oksijen alış-verişi ile temiz kana dönüştürüldüğü hava keseciklerinin yırtılması veya küçük hava yollarındaki (bronşiol) daralma ve bronş çevresindeki bağ dokusu liflerinde artıştır. Genellikle 40 yaşından sonra belirti vermeye başlar. 20 yıl günde 1 paket sigara içme sonrasında ortaya çıkar. Sigara içen her 5-6 kişiden birinde KOAH gelişir. Ülkemizde 20 yaş üstündeki kişilerin en az yarısı sigara müptelasıdır. Bundan dolayı KOAH ciddi bir halk sağlığı meselesidir.

NARGİLE İÇİN ‘KAPALI ALAN’
Sağlık Bakanlığımızın 2008’de başlattığı “kapalı mekanlardaki sigara yasağı” uygulaması son derece yerinde ve gelecek nesillerin sağlığını kurtarma adına çok olumlu bir karardır. Uygulamanın en kısa zamanda nargile kafeler ve ortak kullanılan açık mekanlarda başlatılmalıdır. Sigaranın bırakılması ile hastalığın ilerlemesi yavaşlar. KOAH için kullanılan ilaçlar, sadece hastaların nefes darlığı şikayetlerini azaltmak için kullanılır. Bu ilaçların hastalığı ortadan kaldırmak veya ilerlemesini yavaşlatmak gibi etkileri yoktur. KOAH, önlenebilir ve ilerlemesi durdurulabilir bir hastalıktır. Yeter ki gayret gösterelim…

KALBİ DE VURUYOR
KOAH sonucunda kanda oksijen miktarı azalır, karbondioksit miktarı artar. Bu da akciğer ve kalp yetersizliğine yol açar.

EVDE İÇMESENİZ BİLE “NEFESİNİZ” VAR!
Sigara içmek, sadece kişinin kendisine zarar vermekle kalmaz, yolda 15-20 m mesafeden uzaktakiler için de nahoş koku yayabilmekte ve zararlı olabilmektedir. Evde ise durum daha da vahim. Klinik tecrübelerime göre; hiç sigara içmeyen bir eşin karaciğeri, en az sigara içen kadar hasara uğramaktadır. Hatta eşi eve sigara sokmayan bazı hastalarımın ciğerleri sanki sigara içilmiş gibi görünmektedir. Bunun sebebi ise sigara içenin verdiği zehirli nefestir.

EN BÜYÜK SUÇLU SİGARA
Izgaradan çıkan duman KOAH riskini artırıyor

Sigaranın külliyen zarar olduğu KOAH’da meslekleri sebebiyle dumana maruz kalan fırıncılar, tandır ve odun sobası yakanlar da hastalık riski taşımaktadır

KOAH’ın en önemli sebep sigaradır. Erkeklerde hastalığın daha sık görülmesinin sebebi, erkeklerde sigara içilmesinin daha yaygın olmasına bağlıdır. Maalesef son yıllarda sigara kullanımının kadınlar arasında da artmasıyla kronik obstrüktif akciğer hastalığının kadınlardaki yaygınlığı da giderek yükselmektedir. Sigara içilmesiyle hava yollarındaki salgı bezlerinden salgı miktarı artar ve bu olay daha sonra hava yolu daralmasına yol açarak hastalığın klasik belirtilerinin ortaya çıkmasını sebep olur. Sigaranın bırakılmasıyla bu menfi durumlar geriler. Sigara dumanı olan ortamlarda bulunmak da riski arttırır. Pasif sigara içiciliği çoğu zaman fark edilmeyen çok önemli bir sağlık meselesidir.
KOAH’ın başlıca sebeplerini şöyle sıralayabiliriz;

Hava kirliliği: Kirli havada bulunan bazı zehirli bileşikler hava yollarını uyarır, salgı yapan hücrelerde artış olur ve sonuçta hava yollarında daralma meydana gelir. Özellikle kış aylarında ve motorlu taşıtların yoğun bulunduğu yerlerde hava kirliliği arttığından, bu hastalar böyle durumlarda dışarı çıkmamalıdır.

Sigara kullanımı: Aynı zamanda pasif içiciler de risk altında.
Enfeksiyonlar: Çocukluk çağında geçirilmiş solunum yolu enfeksiyonları kronik bronşite zemin hazırlayarak olayı hızlandırır.

Dumana maruz kalma: Meslekleri sebebiyle dumana maruz kalanlar, tandır ve odun sobası yakanlarda kronik obstrüktif akciğer hastalığı görülme oranı artar. Zararlı gazlar ve taneciklerin uzun süre solunması da aynı olumsuz neticeye yol açar.

Vitamin eksikliği: Antioksidan vitaminler olan A, C, E eksikliğinde hastalık daha sık görülür.

HAFTAYA: NE ZAMAN DOKTORA GİTMELİYİZ?

OKUYUCULARIMIZA CEVAPLAR
Aşırı su içmek böbreklere yük

Normal bir insan, kış aylarında 1-1.5, yaz aylarında ise 2-2.5 litre suya ihtiyaç duyar. Fazlası böbrek ve kalbe yüktür, uykunuzu böler!

> Rumuz Macit 49

30 yılı geçkin zamandır baş ağrım beynime vurur. Nörologlara gittiğimde konuyu hemen strese bağlıyorlar. Size de yazdım “zayıflayın” dediniz. 1.70 boy ve 69 kilom. Tüm tahlillerim normal çıktı. Emekli bir eczacı ağabeye, “Terleyince ve daha ziyade yazın başım çok ağrıyor” dedim. Suyu nasıl içtiğimi sordu. Normal içtiğimi söyleyince, “Suyu bol iç, beyne oksijenin gitmesi için” dedi. İyi güzel de gece 2-3 defa idrara kalkıyorum. Başka bir çare yok mudur?

BEYNİN OKSİJENİ KANDAN
CEVAP: Sevgili okuyucumuz, baş ağrılarının çok sebepleri vardır. Detaylı muayene ve bulgular ile kan tahlilleri, gerekirse MR da dâhil görüntüleme metotlarından çıkacak altta yatan sebebe göre tedaviniz planlanır. Sebeplerin başında yüksek tansiyon (hipertansiyon) ile kan yağlarının ( LDL-kolesterol ve trigliserid) yüksekliği gelir. Varsa bunlar izale edilmelidir. Tüm muayene ve araştırma sonuçları normalse, çoğu kişide olduğu gibi ruhi stres ve gerilime bağlı baş ağrıları olarak değerlendirilerek ona göre reçete düzenlenir.
Beyne oksijen sadece ve sadece kana kırmızı rengini veren içinde demir bulunan protein olan hemoglobin tarafından götürülür. Beyne giden oksijenin suyla alakası yoktur. Normal kilodaki bir insan, normal aktivitede kış aylarında 1-1.5 lt, yaz aylarında ise 2-2.5 lt suya (buna çay, çorba da dahildir) ihtiyaç duyar. Bu miktar, havadaki neme, sıcaklığa ve aktivitenin temposuna göre değişir. Suyun fazlası da zararlıdır, özellikle de kontrol altında tutulamayan ve tedavilere rağmen devam eden kalp, karaciğer ve böbrek yetersizliği olan hastalarda. Burada önemli olan, çıkarılan idrar, terleme gibi vücuttan çıkan sıvı kayıplarından 500 cc daha fazla su içilmelidir. İhtiyaçtan daha fazla su böbrek ve kalbe yüktür. Hayatta her şeyin ortası en faydalıdır, ifrat ve tefrit her zaman zararlıdır.
Ayrıca tıpta “su zehirlenmesi” denen bir sendrom mevcuttur. Bu sebeple gereğinden fazla su içmek, hem anlamsız, hem de bazı durumlarda faydadan çok zararlıdır. Birisinin tavsiyesiyle içtiğiniz fazla suyla baş ağrınızın geçmesi; tamamen plasebo dediğimiz, sizin bir sağlık çalışanı tarafından emin bir şekilde ikna edilmeniz sonucu; vücutta özellikle de beyinde, morfinden 100 kat daha güçlü endorfin, enkefalin denen çok kuvvetli ağrı kesici ve sedasyon (sinirsel yönden rahatlatıcı) yapıcı maddelerin salgılanması sonucudur. Bunun yerine, ikna ederek size içinde etken hiçbir madde ve ilaç bulunmayan tablet, kapsül gibi ilaç görünümlü cisimler verildiğinde de büyük ölçüde baş ağrılarınız geçecekti. Bundan dolayı baş ağrınızın içtiğiniz bol su ile alakası yoktur.

SAĞLIKLI YAŞAMANIN YOLU
Bol su içilince, özellikle de akşam yemeğinden sonra, gece idrara çıkılması tabii ve beklenen bir şeydir. Tıbbi olarak size tavsiyem; hayat boyu sebze, balık, bakliyat ve yeşillik ağırlıklı, hamur işi ve tatlıları ise tadımlık tüketerek, beyaz pirinç ve rafine şekerden ise daima uzak durarak sağlıklı ve dengeli beslenmeniz ve biraz da hareketli olmanızdır. Örneğin 5 vakit namazını kılan birinin camiye gidip gelmesi bile hareket olarak bize yetebilir. Böylece hayat boyu rahat ve huzur içinde kalp ve damar hastalıklarından uzak, sağlıklı ömür yaşamış olursunuz.

Comments are closed.