Keşke “hayır” deseydim!

Asker arkadaşımdı… Karşımda görünce elimde çekiç kalakaldım…

-Çetin? Senin ne işin var buralarda…
-Bugünlerde kafam dumanlı… Biraz moralsizim… Kendimi attım İstanbullara… Birkaç gün takılıp gideceğim…
-Çetin vazgeç bu hayattan… Bir iş bak… İstersen bu sanayiden iş bakıştıralım…
-Valla iyi olur… Hem buraya belki kendimden ve çevremden kaçarım da adam olurum diye geldim…
Bu konuşmalar meğer beni “kafaya almak” içinmiş… Bilemedim, inandım. Ümitlendim… Akşama doğruydu, yemek ikram ettim… Bu arada beni gafil avladı:
-Tertip, senden iki günlüğüne kardeşlik istiyorum be… Hani koğuştaki “ah” ettiğimiz günlerin hatırına…
Allem kallem, onu kıramadım… Bir günlüğüne benim bekâr evimde kalmak istiyordu… İçime sinmedi ama kıramadım. Daha doğrusu “hayır” diyemedim… “Hayır” dersem bir fenalık çıkarmasından endişe ettim…
Keşke “hayır” deseydim… Keşke onunla orada kesinkes konuşsaydım… Asker arkadaşı diye benimle hiç alakası olmayan başka bir dünyanın insanını evime almasaydım…
O gün içim yanarak verdim evin anahtarını… Döküp saçmayacağına söz vererek, teşekkürler ederek ve tabii çok sevinerek ayrıldı.
-Yarın bu saatte anahtarın elinde tertip, dedi…
Gitti… Ben de Ümraniye’de kalan ağabeylerime bir gece misafir oldum… Hatta ağabeyim o gece bana bu sebepten ağzına geleni saydı:
“Ne idüğü belirsiz kimseye sen evini nasıl verirsin?”
“Asker arkadaşı demek de ne demek?”
O geceyi yatağımda kıvranarak geçirdim… Ertesi gün dediği saatte gelmedi… Akşama zor sabrettim… Akşama da gelmeyince telefon açtım… Eyvah, ulaşılamıyordu… İçime kurt düştü…  Mesai arkadaşımı da yanıma alarak birlikte benim o eve gittik… Yedek anahtarla kapıyı açtım… İçerisi leş gibi kokuyordu… Seslendim… Ses veren yoktu…  O ara yatak odasında kanlar içinde yatarken gördüm… Aklıma gelen başıma gelmişti… Yanımda arkadaş olmasa çıldırabilirdim… Öldürülmüştü…
Ne yapacağımı bilemedim… Birkaç dakika dünya zindan oldu…  Polisi aradık… Geldiler… İfademizi verdik… Durumu anlattık… Yapılan tahkikat sonrası eve getirdiği bir rezil tarafından öldürülmüş…
Kamera kayıtlarından yakalandı… O da cinayeti itiraf etmiş…
Asker arkadaşının cenazesini memleketine gönderdiler. Katili de hapse… Ben ise günlerce kendimle gelemedim… O eve de bir daha adımımı atamadım… Bırakın evi, tiksindiğimden o mahalleye bile gitmedim… Tam yedi sene kafamı toparlayıp da evlenemedim…
Şu an insanların hemen birbiriyle arkadaş oluverdiklerini ve birbirlerine kolayca bel bağladıklarını görünce aklıma bu yaşadığım olay geliyor… Ben ise kimseye değil ev, arabamın anahtarını bile emanet vermiyorum.
Muzaffer E.-İstanbul

Comments are closed.