“Bu yaptıklarından yorulmuşa, bunalmışa benziyorsun!..”

“Bu yaptıklarından yorulmuşa, bunalmışa benziyorsun!..”




“Keşke buraya gelmeseydin! Keşke tanışmasaydık! Keşke hiç konuşmasaydık bu meseleleri!”

 

Numan’ın o talebeye cevabı çok manidardı:

– Nerede o delilik? Bize de yolu düşer, uğrar mı dersin? Ah! Ah!

– Ahlanmakla bir şey ele geçmez! Bilmez misin?

– Yaramı deşme a mübarek kardeşim!

– Öyle değil mi? Sen şimdi harikalar yapsan da bir tarafını sel götürüyordur!

– !!!

– Medrese mükemmel, evin çiçek gibi olsa, bir dediğin iki edilmese de; yaptıkların bir şeye benzemiyor!

– !!!

– Okumaya vakit bulsan, para kazanmaya, mal-mülk edinmeye, ev kurmaya, çoluk-çocuğa karışmaya yer ve zaman kalmıyor!

– !!!

– Netice hep hüsran, hep bir yürek yarası anlayacağın! Oysa kararlısın, sabırlısın; sen şu hayatta hiç bir şey olamasan da zengin olacaksın bir gün! Korkma bu hayattan!

– Sen nelerden bahsediyorsun a kardeşim? Şu olmak, bu olmak; senin, benim elimde mi?

– Evet!

– Nasıl?

– Israrla sorayım: Keşke buraya gelmeseydin! Keşke tanışmasaydık! Keşke hiç konuşmasaydık bu meseleleri!

– Okuduğum cümle kitaplar diyor ki; “keşke” demeyin. Yaşadıklarımdan pişman değilim!

– Bence öyle görünmüyorsun ama aslında dert küpüsün!

– Öyle değil de… ruhi durumumu; nasıl izah edeceğimi bilmiyorum!

– Bütün bu yaptıklarından yorulmuşa, bunalmışa benziyorsun! Elinin tersiyle itip “pişmanım, yanlış yapmışım” demekle de pekâlâ zincirlerini kırıp hürriyetine kavuşturabilirsin!

– Benim okumaktan, burada bulunmaktan bir şikâyetim mi var?

– Ne bileyim! Pişmanmışsın gibi bir hâlin var!

– Diyelim ki öyle, ne yapmalıyım peki?

– Hata yapma hürriyetin var, “pişman olmak” onun işareti!

– Bilememişim kendimi…

– Buna “ağız dolusu bir hayıflanma” denir bizde!

– !!!

– Ne o; sustun! Ha, saçın, sakalın da darmadağınık olmuş! Bugün, sen de garip bir hâl var kardeş!

– Doğru, garip bir hâl içindeyim! Lakin hayat da hızla ve bir rüya gibi geçmiyor mu?

– Geçmesine geçiyor da; “fırsatı kaçırma” demek istiyorum! Hanımından veryansın şikâyet eden arkadaşların iki gün sonra evlilik işine “şükür” sıralayanları gördüğünde şaşırabilirsin. Ya da “komşularımla çok iyi geçiniyoruz, işimi seviyorum” diyenler; bir fırsatını bulsalar onları hiç tereddüt etmeden satabilirler. Dünya bu mollam! Takma kafana, bazen olur öyle! Hem kim kötü hatıraları biriktirmek ister ki? Kim sırlarını; iyi bile olsa eşine, dostuna anlatmak ister ki?

– Ya, evet! Sırlar mühim! Yemin etmek caiz olsa…

– Yeminler etmeyi geç! Birine bir hatan, kusurun mu oldu? Geç karşısına ve gözlerinin içine bir kedi yavrusu gibi bakarak şöyle de: “Bilemedim, kusuruma bakma!” Bunları duyan artık sana kızamaz, kızsa da sürdüremez, sürdürürse de hiçbir zaman senin dostun olmamıştır zaten, yolla gitsin hayatından!

– !!!

– Kendine de söyle; “evet hata yaptım ama onun en güzelini bile ben yaptım ne haber” de!

– !!!

– Bu kadar medeni cesarete henüz bin fersah kadar uzak olsan da en azından şunu diyebilirsin: “Evet bilemedim! Hay Allah! Tüh! Hay aksi şeytan!” DEVAMI YARIN

Comments are closed.